Yani Sovyetler Birliği ve Çekoslavakya'nın olduğu gerçeğini göz ardı edin. | Open Subtitles | إذن تجاهلوا حقيقة أنه هناك إتحاد سوفييتي و تشيكوسلوفاكيا |
Hedefimizin aynı olduğu gerçeğini ihmal etmeyelim. Cinayetleri işleyen kişiyi bulmak yani. | Open Subtitles | لا تدعونا نغفل حقيقة أنّ مبتغانا واحد وهو إيجاد المسؤول عن هذه الجرائم |
Strangways'in örneklerinin radyoaktif olduğu gerçeğini sakladın. | Open Subtitles | لم تشير إلى الحقيقة أن عينات سترينجواى كانت مشعة |
Ama bu kalenin ele geçirilemez olduğu gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | ذلك لايغير من حقيقة ان القلعة لا زالت حصينة |
Kitle iletişim araçları, Braddock'un siyah olduğu gerçeğini es geçmektedir. | TED | تناست وسائل الإعلام حقيقة أن برادوك أغلب سكانها من السود. |
Pekala, ama ürününün gayet ortalama olduğu gerçeğini reklama yansıtmamız için ödeme yapmıyor. | Open Subtitles | حسنا ,لكنه لايدفع لنا لنطور الاعلان للمنتج لانها تمتلك منتج رائع جدا |
Bu genelde olumlu olduğu gerçeğini değiştirmiyor ama bu yararların daha fazla kişi tarafından paylaşılması ve kabul edilmesi gerektiği anlamına geliyor. | TED | ذلك لا ينتقص من حقيقة أنها شيء إيجابي، ولكن ذلك يعني أن عدداً أكبر من الناس لابد أن يشارك في هذه المنافع ويتعرف عليها. |
Gözden kaçacak bir şey olduğu gerçeğini kaçırdım. | Open Subtitles | لقد أغفلتُ حقيقة أنّه ثمّة ما يمكن إغفاله |
Bu Davis'in bir katil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | هذا لا يغير من حقيقة كون (ديفيس) قاتلاً. |
Hukuki olarak bir elimizin bağlı olduğu gerçeğini bir yana bırakacak olursak ve müşterek önyargı ve mücadele söylemini bir kez aştığınızda, hetero dışında bir şey olmak, tek başına, illa ortak herhangi bir şeyimiz olduğu anlamına gelmiyor. | TED | وبصرف النظر عن حقيقة أننا نعمل بيد واحدة مقيدة بالقانون خلف ظهورنا، و بمجرد عبور القصة المشتركة من الكفاح و الحكم المسبق، كوننا غير مستقيمين لا يعني بالضرورة اننا لدينا شيء مشترك. |
Bu orada doğru bir yol olduğu gerçeğini değiştirmiyor ve | Open Subtitles | هذا لا يُغير من حقيقة الأمر بأن هُناك طريقة صحيحة |
Eğer birisi seninle birlikte olduğu gerçeğini saklamaya çalışıyorsa bu gerçek bir ilişki değildir, dostum. | Open Subtitles | اذا ما كان أحدهم يحاول اخفاء حقيقة أنه فى خضم علاقة معك فهذه ليست ماهية العلاقة الحقيقية |
5. katta olduğu gerçeğini tam anlayamamış olsa da. | Open Subtitles | حتى وإن لم يُدرك بشكل كامل حقيقة أنه في الدور الخامس |
Dünyanın aklıma gelebileceğinden çok daha gizemli bir yer olduğu gerçeğini kabullenebilirim. | Open Subtitles | بوسعي تقبّل حقيقة أنّ العالم أكثر غموضاً مما تصوّرته يوماً ممكناً |
İçinde yaşadığımız Dünyanın çok tehlikeli bir yer olduğu gerçeğini düşünüyordum. | Open Subtitles | أنا أفكر في حقيقة أنّ هذا العالم الذي نعيش فيه خطيرٌ جدًا |
Orada bir yerlerde, bir insanın muhtemelen hayatta ve dönüşüyor olduğu gerçeğini anlamı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تكون على علم حول الحقيقة أن هناك رجل بشري خارج ، في مكان ما ربما على قيد الحياة، أو تحول |
Gerçeği istediğin gibi saptırabilirsin fakat bu, Marco'nun ailesi olmasını hakeden muhtaç bir çocuk olduğu gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | هل تعرف, أنت تستطيع أن تدير الحقيقة كما تشاء... ولكن ذلك لا يغير الحقيقة أن ماركو طفل يستحق العيش مع عائلة. |
Neden Seung Jin ailesinin bir parçası olduğu gerçeğini gizlememi söyledin? | Open Subtitles | ما السبب وراء طلبك اخفاء حقيقة ان تشا دو هيون جزء من مجموعة سيونغ جين ؟ |
Charlie, onunla hâlâ birçok ortak noktamız olduğu gerçeğini göz ardı edemezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك التغاضي عن حقيقة أن لازال بيننا الكثير من الأمور المشتركة |
Peki karınızın, kendi rızasıyla gitmiş olduğu gerçeğini nasıl açıklarsın? | Open Subtitles | إذن كيف تفسر واقع أن زوجتك قد سمحت أن تلتقط ؟ |
Evet, üzücü ama bu, müthiş ölçüde sinir bozucu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. | Open Subtitles | شيء مؤسف حقاً ولكن هذا لا ينفي واقع أنها مزعجة بدرجة لا تصدق |
Ki bu da odanın arkasından sizi izleyen gizemli yabancıyı fark ettiğimde beni daha terletmiş olduğu gerçeğini izah edebilir. | Open Subtitles | وهذا ما يشير إلى حقيقة أنني أصبحتُ متعرقًا أكثر عندما لاحظت غريبًا مجهولًا يراقبني |
Yine de bu tehlikeli olduğu gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | لكن هذا لا يغير حقيقة كونها خطيرة ولو إنتقم (برتنالي) من "الثالوث" |