Böylece parlayan zırhının içindeki şövalyenin kara şövalye olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | و هكذا تبين أن الفارس في الدرع اللامع هو الفارس الأسود |
Bazı deri lezyonları olduğu ortaya çıktı. Galiba genetik yatkınlığı yok. | Open Subtitles | اتضح أن لديها تشوهات جلدية أظن لم يكن هناك ميلاً وراثياً |
Stratosferinde ince tabakada oldukça farklı hız ve yönlerde giden rüzgârları olduğu ortaya çıktı. | TED | ولكن تبيّن أن رياح طبقة الغلاف الجوي العليا تسير بسرعات واتجاهات مختلفة تماماً عن تلك التي في الطبقات الخفيفة. |
Aletimiz, daha sonra sülfürik asitten bir duman olduğu ortaya çıkan Venüs'ün tülünün bu resmini çekti. | TED | قامت أدواتنا بالتقاط هذه الصورة لحجاب الزهرة، والتي اتضح أنها ضباب دخاني من حمض الكبريتيك. |
Ama mekanda gizli bir ajanımız olduğu ortaya çıkarsa operasyon biter ve tüm çete elemanları gözden kaybolur. | Open Subtitles | ممّا يعني أنّ بإمكاننا القبض على العصابة كلّها، لكن لو انتشر خبر أننا أرسلنا عميلاً مُتخفياً للداخل، فعندها العمليّة كلّها ستتوقف والعصابة كلّها ستتفرّق. |
Benim bir zihinsel rahatsızlığım olup olmadığını düşünerek sayfalarını kurcalarken, 12 tane rahatsızlığım olduğu ortaya çıktı. | TED | وفي أثناء تصفحي له، كنت أتساءل إذا ما كنت مصابا بأي مرض نفسي، وتبين أنني مصاب بإثنى عشر منها. |
Sonra onların tıp öğrencisi oldukları ve günümüzün dikiş teknikleri hakkında bir derse gitmekte oldukları ve o adamında bu dersi veren adam olduğu ortaya çıktı. | TED | واتضح أنهم طلاب الطب في طريقهم إلى محاضرة حول أحدث تقنيات الغرز، وهو الرجل الذين يعطي المحاضرة. |
Orada bunu gerçekleştirmenin maliyeti bir milyon dolarda az olduğu ortaya çıktı. | TED | حسناً لقد تبين أن تكلفة ذلك هناك سوف تكون أقل من مليون دولار. |
Yıllar sonra kör olmalarının nedeninin muhtemelen bir bakteriyel enfeksiyon olduğu ortaya çıktı. | TED | وبعد عقود, تبين أن السبب في إصابتهم بالعمى كان في الغالب نوع من الإصابة البكتيرية. |
Eğer iyileşirse ve bunların işle ilgili olduğu ortaya çıkarsa burası cehenneme döner. | Open Subtitles | هو في غيبوبة. لو خرج منها، و تبين أن الجاني من المجال ستفتح ابواب الجحيم. |
Her neyse, sonuç olarak, ödenmemiş birkaç park cezam olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | على أي حال ، اتضح أن لدي مخالفتان وقوف خطأ لم أدفعها |
Uzun ömürlü olan bu mutantların tüm bu hastalıklara karşı ... ... daha dirençli olduğu ortaya çıktı. | TED | لقد اتضح أن تلك المُتحولات طويلة العمر أكثر مُقاومة لكُل تلك الأمراض |
Elektrik hatları yakınında pek çok okulun olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبيّن أن كثير من المدارس تقع قرب خطوط الكهرباء |
Sonuçta tek isteğinin arabanın anahtarları olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبيّن أنَّ كل ما أرادته هو مفاتيح السيّارة |
En iyi ihtimalle bir eğlenceye benziyordu, ciddi bir yararlılığı yoktu, ama sonradan bunun dünyayı yerinden oynatacak bir devrimin başlangıcı olduğu ortaya çıktı. | TED | تبدو كتسلية في أحسن الأحوال، ليست مفيدة بأي شكل جاد، لكن اتضح أنها البداية لثورة تكنولوجية ستغيّر العالم. |
Ama sonradan gerçekten de ruhsuz bir narsist olduğu ortaya çıktı. Evet. | Open Subtitles | لكن بعد ذلك اتضح أنها كانت فتاة نرجسية فحسب |
Ama mekanda gizli bir ajanımız olduğu ortaya çıkarsa operasyon biter ve tüm çete elemanları gözden kaybolur. | Open Subtitles | ممّا يعني أنّ بإمكاننا القبض على العصابة كلّها، لكن لو انتشر خبر أننا أرسلنا عميلاً مُتخفياً للداخل، فعندها العمليّة كلّها ستتوقف والعصابة كلّها ستتفرّق. |
Tümörün, neredeyse daima en fazla birkaç hafta içinde ölüme yol açan, nadir görülen, son derece saldırgan bir tip olduğu ortaya çıktı. | TED | وتبين أنه نوع نادر وعنيف جدا من السرطان وتشخيصه كان الموت باتفاق عالمي في اسبوعين على الأكثر |
Fonio'nun beş bin yıldan uzun süredir yetiştirildiği ve muhtemelen yetiştirilen en eski hububat olduğu ortaya çıktı. | TED | واتضح بأن الفونيو كانت تُزرع منذ أكثر من خمسة آلاف سنة وقد تكون أقدم الحبوب زراعةً في أفريقيا. |
Sanki hayatım yeterince korkunç değilmiş gibi gerçek babamın ölü üvey babam olduğu ortaya çıkacak. | Open Subtitles | وكأن حياتي ليست تعيسة بما فيه الكفاية لقد اتضح بأن والدي الحقيقي قد يكون زوج أمي الميت |
2007'de gözden düşmüş. Araştırmasındaki bazı verilerin uydurma ve şişirilmiş olduğu ortaya çıkınca saygınlığını kaybetmiş. | Open Subtitles | تمت إهانته عام 2007 عندما كُشف أنّه لفّق بعض البيانات للرفع من أبحاثه. |
Yumurtaların beceriksiz olduğu... ve Frank ile Alice'in bunun için tek şansı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | اتضح ان الإحتمالات حقا سيئة. وهذة فرصة فرانك وألس الوحيدة. |
Ancak neden bu işe yaramaz bebeklere bakmak için bu kadar zaman harcadığımız sorusuna bir cevap bulmak için evrime yönelecek olursak aslında bir cevap olduğu ortaya çıkıyor. | TED | لكننا لو حولنا انتباهنا إلى التطور بحثا عن إجابة لتلك المعضلة أي لماذا نقضي وقتا طويلا في الاعتناء بالصغار عديمى الفائدة، فسيظهر لنا أن هناك إجابة. |
Biyotıp dünyasında numuneleri büyütmenin yardımcı olabileceği başka problemlerin de olduğu ortaya çıktı. | TED | اتضح أنه وعبر الطب الحيوي، هنالك مشاكل أخرى يمكن للتضخم أن يساعد فيها. |
Avrupa'da evli olmanın altı farklı yolu olduğu ortaya çıktı. | TED | اتّضح أنّ هناك 6 طرق مختلفة للزّواج في أوروبا. |
Hastanenin fazla mesai yaptırdığı hemşireleri ona söyleyen bir kaynağı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد تبين أنه يملك ذاك المصدر اللذي أخبره أن المستشفى يرهق الممرضات بالعمل. |