İyi olduğum tek şey sıçana kadar içmek ve kendi kıçımı koklamak. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أنا جيد فيه هو الشرب من المرحاض وشم مؤخرتي |
İyi olduğum tek şey, yürüyen bir suç laboratuarı olmam. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أبرع به أن أكون مختبر جرائم متحرك |
Geçen sonbaharda okulun sahip olduğum tek şey olduğunu anladığım bir an vardı. | Open Subtitles | كانتهناكلحظةفيالخريفالماضي.. عندما عرفتُ أن المدرسة هي كل ما أملك. |
Burası sahip olduğum tek şey, müşterilerimi kaybetmek istemiyorum. | Open Subtitles | هذا المطعم هو كل ما أملك. أريد الاحتفاظ بزبائني المعتادين. |
Gerçekten ama gerçekte iyi olduğum tek şey buydu sanki. | Open Subtitles | لقد كان الأمر الوحيد الذي أفعلة بشكل جيد |
Bak, anne! Benim orada kalmama izin vermek, zorundasın. Şu an sahip olduğum tek şey o. | Open Subtitles | امي , يجب ان تتركيني افعل هذا انه كل ما املك الان |
Sahip olduğum tek şey... Tamamlanmamış bir bölüm... | Open Subtitles | أعني ، كل ما أنا أعمل عليه ، هو لحنٌ لم يكتمل |
Senin annen olmak. Hayatta başarılı olduğum, tek şey bu. | Open Subtitles | لأن كوني أماً لك، هو الشيء الوحيد الذي نجحت به |
Sahip olduğum tek şey içinde fotoğrafların ve görüntülerin olduğu hafıza kartımdı. | TED | وكان الشيء الوحيد الذي أمتلكه بطاقة الذاكرة مع الصور واللقطات. |
Laura toprağın altında Ajan Cooper. Emin olduğum tek şey bu. | Open Subtitles | "لورا" تحت الأرض أيها العميل "كوبر"، ذلك الشيء الوحيد الذي أوقنه |
Bu, hayatta başarılı olduğum tek şey. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي أبرع في القيام به |
Hiç takmadım, yüzüne bile dönüp bakmadım, ama şimdi ise... sahibi olduğum tek şey, artık onu çıkaramıyorum bile... | Open Subtitles | لم أكن لأرتديها، لم أكن حتىلأنظرإليها،لكن الآن.. هي كل ما لديّ ولا أستطيعخلعهاالآن،لذا .. |
Sahip olduğum tek şey bu otel. | Open Subtitles | الحانة هي كل ما املك لاعيش انا وعائلتي |
-Sahip olduğum tek şey bu. -Hadi, dışarı çıkalım. | Open Subtitles | إن هذا هو كل ما لدى - هيا بنا نخرج من هنا - |
Sahip olduğum tek şey tenis. Bir de Cameron var tabii ki. | Open Subtitles | التنس هو كل ما أملكه غير " كاميرون " بالطبع |
Emin olduğum tek şey, o bizim son şansımız. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي أنا متأكّد منه هو أنّه خيارنا الأخير |
Sahip olduğum tek şey o. | Open Subtitles | انه كل ما لدىّ |
Başka hiçbir şey demeyeceğim çünkü emin olduğum tek şey bu. | Open Subtitles | ولن اقول اي شيء اخر لان هذا كل ما أنا متأكده منه. |
Rahatla kardeşim, sahip olduğum tek şey sensin, sana bir şey olmasına izin vermem. | Open Subtitles | الاسترخاء، شقيق. كنت كل ما حصلت. أنا لن تدع أي شيء يحدث لك. |
Bu hayatımda emin olduğum tek şey. | Open Subtitles | أعتقد ان هذا الشئ الوحيد الذي متأكد منه في حياتي كلها |
Hayatta emin olduğum tek şey çikolata idi ve artık hiç de emin değilim. | Open Subtitles | الحلويات هي الشيء الوحيد الذي كنت متأكد منها والآن أنا غير متأكد أبداً |
Tamam, ben pisliğin tekiyim ama şu boktan hayatımda sahip olduğum tek şey o çocuk. | Open Subtitles | حسنًا، أنا وغد، لكن ذلك الطفل هو كلّ ما أملك في حياتي بأكملها. |
Nasıl olurda şu ana kadar emin olduğum tek şey aslında yanlış olabilir? | Open Subtitles | كيف للشيء الوحيد الذي وثقت منه في حياتي أن يكون خاطئاً؟ |
Sahip olduğum tek şey. | Open Subtitles | إنه كل ما لديّ في الحقيقة. |
Emin olduğum tek şey, bu ülkenin bu kaçık herif tarafından ele geçirilmesine izin veremeyecek olduğumuz. | Open Subtitles | الشىء الوحيد المتأكد منه أنه لا يمكننا أن نسمح لهذا الرجل بالتحكم فى هذه البلاد |
Benim zorunda olduğum tek şey kocanızı tedavi etmek | Open Subtitles | إن الشئ الوحيد الذى أعرفه حق المعرفة هو أننى أبذل قصارى جهدى من أجل زوجك |