Yorgun ve usanmış olduğun gerçeğini umursamadan tırmanmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | وأنت تُكافح، متجاهلاً حقيقة أنك مُتعب ومنهك. |
Senin büyük bir Amerikan gazetesinde boks muhabiri olduğun gerçeğini ve birkaç hafta önceye kadar Bob Satterfield'in kim olduğunu bilmediğini söylemiyorum bile. | Open Subtitles | ناهيك عن حقيقة أنك مراسل صحفي مختص بالملاكمة في صحيفية يومية أمريكية و لبضعة أسابيع سابقة لم تكن تعرف من هو بوب ساترفيلد |
Bak, senin bir başka gezegenden gelen bir uzaylı olduğun gerçeğini, bir nefeslik mesafede saklamak zorunda olduğum için üzgünüm! | Open Subtitles | لحفاظي على سر شخص آخر... انظر، أنا آسفة لأن يتوجب عليّ ...أن أستغرق وقت للتنفس من أجل إخفاء حقيقة أنك... |
Hakikaten Sheldon, burada kimse iki saniyeden fazla sır tutamazken sen eskiden evli olduğun gerçeğini sakladın mı yani? | Open Subtitles | لاأحد في هذه العيادة يمكنه الحفاظ على سر لأكثر من ثانيتين وانت تمكنت من إخفاء حقيقة انك كنت متزوج؟ |
Ama bu stajyer olduğun gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | أحبّكِ، ولكن هذا لا يغيّر حقيقة كونكِ لا زلتِ مُتدرّبة |
Ölmüş olması, onunla yatmış olduğun gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | حقيقة أنها ميته لا تغير حقيقة أنك نمت معها |
Onu korumakta başarısız olduğun gerçeğini kabullenmek istemiyor musun? | Open Subtitles | أنت لا تريد تقبل حقيقة أنك فشلت فى حمايتها؟ |
Bence bütün bu davanın başında sen olduğun gerçeğini saklamak için yalan söyledin. | Open Subtitles | أعتقد أنك كنت تحاول إخفاء حقيقة أنك وراء هذه القضية منذ البداية |
Hiçbir özür, senin aşağılık ve fesat olduğun gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | لا شيء يعذرك من حقيقة أنك مبتذلة و بغيضة |
Biliyorsun, bu senin onlarla çalışıyor olduğun gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | أتعلم، إنه لا يغير من حقيقة أنك لا تزال تعمل معهم |
Dünyadaki hiçbir mücevher ve hiçbir kıyafet senin çirkin bir balık olduğun gerçeğini değiştiremez. | Open Subtitles | مجوهرات الدنيا و كل الملابس البرراقة... لن يغيروا من حقيقة أنك مجرد حقيرة تافهة. |
Bir yolunu bulup, senin hayatta olduğun gerçeğini gizlediler. | Open Subtitles | بشكل ما تمكنوا من إخفاء حقيقة أنك حية |
Hatalı olduğun gerçeğini belirttiğin için teşekkür ettim. | Open Subtitles | أشكرك لذكر حقيقة أنك, كنتِ خطأ. |
Geri döndüğünden beri senin bir keş olduğun gerçeğini Kim'den ve CTU'daki herkesten saklıyorum. | Open Subtitles | منذ أن عدت وأنا أخفى حقيقة أنك مدمن عن (كيم) والآخرين كلهم فى وحدة مكافحة الارهاب |
Hasta olduğun gerçeğini saklıyorsun. | Open Subtitles | أنت تخفي حقيقة أنك مريض |
Ve nasıl olduysa, senin ne kadar savunmasız durumda olduğun gerçeğini kaçırmışım. | Open Subtitles | وانا ايضا بطريقة ما لم غابت عن حقيقة انك كنت بحالة ضعيفه جدا |
Evli olduğun gerçeğini atlamışım. | Open Subtitles | اغفلت حقيقة انك متزوجة |
Bu yeri yok etmek Luthor olduğun gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | تدمير هذا المكان لن يغير حقيقة كونكِ من (آل لوثر). |