Sho sen buralarda olduğun sürece klanımız asla yok olmayacak. | Open Subtitles | شو طالما أنت على قيد الحياة عشيرتنا لن تموت أبدا |
Sen etrafımda olduğun sürece asla odadaki en garip adam olmayacağım. | Open Subtitles | طالما أنت حولها، أنا لن يكون الرجل محرجا أكثر في الغرفة. |
İki, benimle olduğun sürece aynada yansımana bir daha bakman gerekmeyecek. | Open Subtitles | وثانيا، لن تضطر أبدا لرؤية لرؤية صورتك مجددا، طالما أنك معي |
Ama yalnız olduğun sürece, benim kadar güçsüzsün. | Open Subtitles | لكن طالما أنتِ وحدكِ فأنتِ ضعيفة مثلي تماماً |
Uslu olduğun sürece hatta bir Noel kartı bile göndermek istemem. | Open Subtitles | طالما كنت تتصرف نفسك، وأنا لن حتى إرسال بطاقة عيد الميلاد. |
Elçilik çalışanı olduğun sürece seni tutuklayamazlar. | Open Subtitles | لا يمكنهم اعتقالك ما دمت موظف في السفارة |
Sen olduğun sürece bir çocuk, nasıl öksüz kalabilir? | Open Subtitles | كيف يمكن لأحد أن يكون يتيما طالما انت هنا؟ |
Gözetim altında olduğun sürece tek başına yapmaya hazır olduğunu da. | Open Subtitles | كنت جاهزة لتنفيذ واحدة طالما انك تحت الاشراف |
- Güvende olduğun sürece oturabilirsin... - ...umurumda değil ama gelmiyorsun. | Open Subtitles | يمكنك أن تجلس او تقف مادمت بامان لايهمني لكنك لن تأتي |
Haklı olduğun sürece, tamamen arkandayım. | Open Subtitles | 'ان اقف ورائك 100٪، نيك، طالما أنت على حق. |
Söylemek istediğim şu ki eğer bu roket yapma işi senin için bu kadar önemliyse dikkatli olduğun sürece ilgilenmeye devam et. | Open Subtitles | ـ أريد أن أخبرك أنه إن كانت الصواريخ بتلك الأهمية بالنسبة لك لك ما تريد طالما أنت حذر |
Kaynak ile evli olduğun sürece bizimle ... | Open Subtitles | أنت لا تَستطيعُ العَمَل مَعنا طالما أنت مُتَزَوّج |
Ama sen bu kadınla olduğun sürece sana sağlayamayacağım şey skandaldan uzak bir hayat. | Open Subtitles | يمكننى أن أحضر لك ستره مضاده للرصاص لكن الذى لن أستطيع تزويدك به هو ما لن تعرفه أبدا و طالما أنت متورط مع هذه المرأه |
Evet, burada olduğun sürece İngiliz basını "periler tarafından götürülen kadın" hikâyesini kamçılayacaktır. | Open Subtitles | أجل قصة الفتاة التي أخذها الجنيات طالما أنك هنا الصحافة البريطانية ستقوم بالجلد |
Sen hayatında olduğun sürece, hiçbir şeyi dert etmezdi. | Open Subtitles | دع الأمور كما هي عليه لا بأس بهذا طالما أنك ستكون شخص ذا شأن في الحياة |
Sen mutlu olduğun sürece, hangi kuralları bozduğun kimin umurunda ki. | Open Subtitles | لماذا تهتمين بالقواعد والاحكام طالما أنتِ سعيدة |
Sen iyi olduğun sürece hiç birşeyin önemi yok. | Open Subtitles | طالما أنتِ بخير يا حبيبتي ، لا يهمني أي شيء آخر |
Nathan, sen benim kocam olduğun... ve de oğluna... iyi bir baba olduğun sürece. | Open Subtitles | نايثن, طالما كنت زوجاً رائعاً وأب جيد لابنك |
- Legal olarak şovumuza bağlı olduğun sürece sana rolü asla vermeyecekler. | Open Subtitles | لن يعطوك الدور أبدًا ما دمت مرتبط بمسلسلنا قانونيًّا. |
Birincisi, NCIS müdürü olduğun sürece beni koruman. | Open Subtitles | أولاً عدنى ان تحمى ظهرى طالما انت مدير الشعبة |
Ve benimle olduğun sürece, sen de öylesin. | Open Subtitles | و طالما انك معي فإنك أيضاً هدف |
Evlat sen burada olduğun sürece onlar gelmezler. | Open Subtitles | ,لن يعودوا إلى البيت يا بني مادمت أنت هنا |
Böyle olduğun sürece her zaman gerçek bir çocuk olarak kalacaksın. | Open Subtitles | طالما تكون كذلك ستبقى دائماً صبيّاً حقيقيّاً. |
Ama sen yakın arkadaşım olduğun sürece, sırrını saklarım. | Open Subtitles | لكن طالما أنكِ صديقتي الأقرب سأحتفظ بسرك |
Benimle olduğun sürece tam şey olmaya başlamıştın... Ne? | Open Subtitles | وطالما انكِ معي .. سوف تصبحين |
Ona kadehi veren kişi sen olduğun sürece başka bir kadına duyduğu aşkı unutacaktır. | Open Subtitles | وما دمت أنتِ ... منسيعطيهالكأس... فإنه سينسى أي حب أحبّه لامرأة أخرى |
Bir daha olmayacak. Yanımda olduğun sürece. | Open Subtitles | ولن يتكرر ما دمتِ معي. |
Gemide olduğun sürece vazgeçmeyecekler. | Open Subtitles | حتى لو أننا خرجنا من هنا.فطالما أنك على السطح فهم بالتأكيد لن يستسلموا |