Sonra, fingirdemesi için yaklaşık 1 milyon sebep olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لذا أدركت أن هناك ملايين من الأشياء تسعى إليها هذه المرأة |
Ama bir süre sonra takdim mektubunun sahte olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولكن بعد مدة قصيرة , اكتشفت أن مقدمة الرسالة كانت مزيفة |
Gazetede personellerle ilgili bir takım sorunlar olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لقد لاحظت ان هناك بعض المسائل المتعلقة بالموظفين في الصحيفة |
Sonra kavgayı gördüm. Yardım edecektim ama senin gayet başarıIı olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ثم رأيت مناوشاتك ,كنت سأمد يدي ولكني لاحظت بأن لديك بعض منها إضافياً |
Resim yaptığı zaman teninde bir kızarma olduğunu fark ettim ben | Open Subtitles | رغم أنني لاحظت وجود بعض توهج الأشراق في بشرتها عندما كانت في المرسم |
Eve döndüğümde bu bakış açısının hepimizde var olduğunu fark ettim. | TED | عندما عدتُ للمنزل، أدركتُ أنّ فهمنا للأشياء هوَ شيءٌ متأصّل، ويمكنُ للجميعِ أن يملكه |
Bir gece öylesine sızmıştı ki, ahır kapısının kilitli olmadığını ve kelepçelerimin açık olduğunu fark ettim, böylece kaçabildim. | Open Subtitles | في احدى الليالي كان مغميا عليه من الشرب و عندها ادركت ان باب الحظيرة مفتوح و اصفادي كانت محلولة |
Ve sonra sinema salonunda otururken yanımdaki koltuğun boş olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ثم كنا جالسين في المسرح، وأدركت أن المقعد المجاور لي كان فارغا. |
Birine sormayı istiyordum. Buranın bir balıkçı köyü olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | كنت أنوي أن أسأل أحدما لقد لاحظت أن تلك قرية للصيد |
Sonra oturma odasındaki tüm saatlerin yanlış olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن كل الساعات في غرفة الجلوس كانت كلها خاطئة |
Teste sokana kadar emin olamayız ama kanın portakal rengi tonunda olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لا يمكن أن نتأكد حتى تظهر تحاليل المختبر، لكني لاحظت أنّ للدم مسحة برتقالية، |
O gün bulutlara dalıp gittiğimde gerçeğin kuşkulu bir konu olduğunu fark ettim, annemin aşina olduğu çevreye uyarlanabilen. | Open Subtitles | عندما حدّقت في الغيوم ذلك اليوم أدركت أن الحقيقة موضع شك أنني أستطيع أن أضع أمي ضمن محيط مألوف |
O gün bulutlara dalıp gittiğimde gerçeğin kuşkulu bir konu olduğunu fark ettim, annemin aşina olduğu çevreye uyarlanabilen. | Open Subtitles | عندما حدّقت في الغيوم ذلك اليوم أدركت أن الحقيقة موضع شك أنني أستطيع أن أضع أمي ضمن محيط مألوف |
Sizi yakaladığıma gerçekten çok sevindim çünkü... birkaç sorum daha olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | أنا سعيدة للغاية أنني وجدتكِ لانني أدركت أن لديِ المزيد من الاسئلة لكِ |
Şans eseri, bir gösteride eşcinsel insanlarla çalışma fırsatım oldu ve kısa bir süre sonra çoğunun tanıştığım en nazik, en az yargılayıcı insanlar olduğunu fark ettim. | TED | وقد صادف، أن أتيحت لي الفرصة للعمل مع ممثلين مثليين في عرض هناك، وبعدها بقليل اكتشفت أن بعضا منهم كانوا من ألطف، وأقل الناس حكما على الآخرين. |
Sizin için bir telgraf yok. Ama bir postacı kadında sizin için bir mektup olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لا اعرف كيف حدث الامر لكنى لاحظت ان غرفة البريد كان بها هذا الخطاب لك |
Bunun çok aptalca olduğunu fark ettim. Düşünmeden hareket ettim. | Open Subtitles | .لاحظت بأن هذا أمر غبي للقيام به .لم أكن أفكر |
Ancak birden holün zemininde biraz kan olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | حتى لاحظت وجود بعض الدماء على ارضية الممر |
Rutin bir kontrol sırasında hastanın bunalımda olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ،أثناء المتابعة الدوريّة أدركتُ أنّ المريض كان مكتئباً |
Ancak, kalbimin derinliklerinde köyümün ötesinde bölgemin daha fazla değişime ihtiyacı olduğunu fark ettim. | TED | لكن في مكان ما في قلبي ادركت ان منطقتي خارج قريتي تحتاج تغييرا فرصة اكبر |
Kitabıma koyduğum yüzlerce bilimsel referansı taramaya başladım ve cevabın odanın içinde, yanımda olduğunu fark ettim. | TED | وبدأت في البحث في آلاف المراجع العلمية التي وضعتها بكتابي وأدركت أن الإجابة كانت ماثلة أمامي. |
Bu çizginin, köydeki tek kare şekilli yapının üstünde olduğunu fark ettim. | TED | حسنا ، لاحظت أن الخط يوجد حول مكان المبنى الوحيد في ساحة القرية. |
Koridorun sonunda depo olarak kullandığın boş bir oda olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن لك مكتب فارغ جنوب المنطقة تستعمله للتخزين |
Yatak odanızdaki tavan penceresinin kırık olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لاحظت أنّ السقيفة في غرفة نومكم مكسورة |
Ben de departmanında bir şeylerin yanlış olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولقد لاحظت أنك قد حصلت على شيء خاطئ مع إدارتك. |
Ancak o kadar kadın ortaya çıktı ki yaptığımın bir anlamı olduğunu fark ettim. | TED | لكن كثير من النساء أدلوا بشهاداتهن، وهذا جعلني أدرك أن ما فعلته يعني شيئاً. |
Hatta sırf benim fonumun değil, tüm fonların aynı olduğunu fark ettim. | TED | ثم أدركت أنه لم يكن فقط صندوقي، كانت كلها. |