ويكيبيديا

    "olduğunu kanıtlıyor" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • يثبت أن
        
    • يؤكد أن
        
    • يثبت أنه
        
    • يثبت بأن
        
    • يثبت بأنّك
        
    • يُثبت أن
        
    • يثبت أنها
        
    • يثبت انك
        
    • يثبت وجود
        
    • يؤكد أنه
        
    • تثبت أن
        
    Şövalyenin öyküsünün doğru olduğunu kanıtlıyor ama eksik. Open Subtitles و هذا يثبت أن قصة الفارس حقيقية و لكن كما أشرت أنت إنها غير مكتملة
    Kaynak kayıtları Kıbrıs kaydının sahte olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles الملف الاصلي للتسجيل الذي يثبت أن تسجيل قبرص مزيف
    Bu ADAM'ın Multinational'in Generalle ilgisinin arkasında olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles و هذا يؤكد أن هذا الرجل وراء إتفاقية الدوليين مع الجنيرال
    Bu cömert teklifi imzalamayı reddetmesi özgürlüğümüze tehdit olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles رفضه التوقيع على هذا العرض السخي يثبت أنه يشكل تهديدا على حريتنا
    Köpek kulübesindeki battaniye, küçük kızın birisi yaralandıktan sonra burada olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles دماء غطاء بيت الكلب يثبت بأن الطفلة كانت هناك بعدما أصيب أحدهم
    Büyükelçinin cinayeti sizin açınızdan durumun farklı olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles وأعتقد بأن إغتيال سفيرهم يثبت بأنّك ترى الأشياء من منظور مختلف
    Almanların dünyanın en iyi oyuncak yapımcıları olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles يُثبت أن ألمانيا لازالت الأفضل في صناعة ألعاب الأطفال
    Zeta radyasyonu canlı olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles شعاع زيتا يثبت أنها على قيد الحياة
    Ama hâlâ orada bir yerde olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles لكن هذا يثبت انك لا تزالين مهتمة
    Doğru. Yani bir şey bulamamış olmamız orada bir şey olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles عظيم، عدم عثورنا على شئ إذاً يثبت وجود شئ
    Bu künt travmanın aksine, burada kanın yokluğu vurulmadan önce ölü olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles خلاف لهذه الضربة لا يوجد نقص بالدماء هنا مما يؤكد أنه مات قبل أطلاق النار عليه
    Kaynak kayıtları Kıbrıs kaydının sahte olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles التسجيلات الأصلية التي تثبت أن تسجيلات قبرص مزيفة
    Alâkası var çünkü bir yargıcın bir davada kararını verirken, savunma avukatı hakkındaki şahsi fikirlerini tamamen bir yana bırakabilme yetisinin olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles بل هنا علاقة لأن هذا يثبت أن باستطاعة أي قاضٍ أن يقصي مشاعره الشخصية تجاه محامي الدفاع عندما يبت في قضية ما
    Yine de bulunacak çok şey olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles ومع ذلك، يثبت أن هناك الكثير التي يمكن العثور عليها.
    Bu, arkadaşının dijital isimler üretmekte berbat olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles هذا يثبت أن صديقك سيء في تخيل الأسماء الإلكترونية الحركية
    Kafatası içindeki kırmızı renklenme ölüm sebebinin kafaya alınan darbe olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles التصبغ النزفي على داخل الجمجمة يؤكد أن سبب الوفاة هو إصابة بقوة غير محددة على الرأس
    Bu, olaydan sonra yayınlanan videonun gerçek olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles "مما يؤكد أن الفيديو المنتشر بعد الواقعة كان حقيقي"
    Gredenko'nun kesinlikle Los Angeles'ta olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles هذا يؤكد أن (جريدنكو) فى "لوس أنجلوس" بلا شك ...
    Sanırım bu onun sadece insan olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles أفترض أن يثبت أنه إنسان فقط.
    Bu da sabotaj olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles مما يثبت أنه حادث تخريبي
    Babanın bir canavar olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles يثبت بأن اباك كان وحشاً
    Fast Times At Ridgemont High filminden yaptığın alıntın yetişkin masasına ait olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles أوقاتك السريعة هي الإقتباس من "ريدجموند هاي هذا يثبت بأنّك تنتمي إلى طاولة البالغين
    Peki, tamam ama bu yine de bankayla bir ilgisi olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles حسناً ولكن هذا لا يزال يُثبت أن هناك خطب ما بالبنك
    Hayatta olduğunu kanıtlıyor dedi. Open Subtitles يثبت أنها مازالت على قيد الحياة
    Bu senin güvenilmez biri olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles وهذا يثبت انك لاتؤتمن لة
    - Bu kolye, Pippa Gillespie'nin öldüğü gece, arabanda olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles -هذا هو الدليل الذي يثبت وجود (بيبا غليسبي) في سيارتك ليلة مقتلها ..
    Mahkemedeki herşey, ama herşey onun suçlu olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles كل شيء - كل شيء تم ذكره في قاعة المحكمة يؤكد أنه مذنب.
    Oldukça değerli olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles وقالت أنها تثبت أن تكون تماما الأصول.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد