Evet, bu gerçekten de bizim en büyük avımızdı ve bu samuray en zor bulunan ve en güçlü av olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | نعم بالفعل، هذا كان أعظم صيداَ لنا وهذا الساموراي أثبت أنه أعظم و أكثر طريدة مراوغة |
Ruhani avuntu arayışındaki bir Tanrı adamı olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | أثبت أنه رجل متدين يبحث عن التوجيه و السلوان الروحي |
Rus Hava Gücü tıpkı kendi kara güçleri gibi zapt edilemez olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | نشاط الطيران الروسي أثبت بأنه منيع بقدر مناعة قواتهم البرية |
Rus hava faaliyeti aynı yer kuvvetleri gibi zapt edilemez olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | نشاط الطيران الروسي أثبت بأنه منيع بقدر مناعة قواتهم البرية |
Gerçekten. Kira'nın yaşadığını, uzaktan öldürebildiğini ve Japonya'da olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | لقد أثبت بأن الوفيات كانت جرائم قتل وأن كيرا في اليابان |
Yüzyılın başlangıcında o tüm numaraların dört mod beşe eşdeğer olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | في مطلع القرن العشرين أثبت أن ذلك ينطبق على كل الأرقام المتكافئة مع أربعة مع باقي خمسة |
CBI'a bir çok olayda önemli bir varlık olduğunu kanıtladı. Evet. | Open Subtitles | أثبتت أنّها مُفيدة للمكتب في مُناسبات عديدة. |
Profesör bize şiddetin çok doğal bir şey olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | هو أكثر مِنْ ذلك. الأستاذ أثبتَ إلينا ذلك العنفِ طبيعيُ. |
Ama o muazzam iblis bile senden daha insan olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | لكن حتى ذلك الشيطان العظيم أثبت أنه أكثر أدميةً منك |
- Bunu söylemek acı verse de akıl almaz bir şekilde etkili biri olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | بقدر ما يؤلمني قول هذا، ولكن أثبت أنه "فعال" بشكل غير مفهوم |
Noah ile şu anki durumumuzu düzeltmeye çalıştık, ancak Bay Danko epey becerikli olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | حاولنا (نوا) و أنا اصلاح الوضع الحالي لكن السيد (دانكو) أثبت أنه متعدد المصادر |
Batiatus, tahmin ettiğiniz gibi değersizin teki olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | باتياتوس) أثبت أنه غير جدير، كما نبهتني) |
Bize yedek öğretmen olarak geldi... ve mükemmel vasıflı biri olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | ...لقد أتى إلينا كمعلم بديل و أثبت بأنه ثروة رائعة |
Selefi yerini doldurmanın zor olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | يبدو أن السلف أثبت بأنه صعب الإبدال |
Unalaq öğrenmem gerekeni bilen tek kişi olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | لقد أثبت أنولاك أنه الوحيد الذي يعرف ما يلزمني لأتعلمه |
Uzay ve zamanın yapısının eğik olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | أثبت أن نسيج المكان و الزمان مُنعطِف |
Annem hep kalbimdeki iyiliği yaşatmamı söyledi. Ve bu kadın annemin haklı olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | لطالما قالت والدتي أنْ أبقي الخير في قلبي و هذه الامرأة أثبتت أنّها كانت محقّة |
Ne yaparsak yapalım hiçbir zaman hayatta kalmamızı istemeyeceklerdir. İnsanlığın her nesli gerçeğin bu olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | مهما فعلنا، سيظلّون إلى الأبد ضدّ نجاتنا و كلّ جيلٍ من البشر أثبتَ هذه الحقيقة |
Bayan Shaw, umarım gizemli arayanımıza yaklaşmışsınızdır. Fazla yanıltıcı olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | آنسة (شو)، آمل أنّكِ تقتربين من المُتصل الغامض لأنّه أثبت أنّه مُراوغ بشدّة. |
Bay Griffin,Opie'nin yönetim tarzını pek anlamasam da... o daha çok çalışarak senden daha iyi işçi olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | سيد (غريفين) ، على الرغم من أنني لا أفهم نمط إدارة (أوبي) أثبت نفسه بأنه موظف أكثر كفاءة منك |
Birlikte çalıştığımız iki buçuk yıl içinde de yeri doldurulamaz bir ajan olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | وفى أقل من سنتين ونصف عملنا فيهم معًا أثبتت نفسها بانها ناشطة لا تقدر بثمن |
Gannicus, bir kez daha arenanın tanrısı olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | مرة أخرى (جانيكوس) يظهر نفسهُ سَيد للحلبة. |