Bundan dolayı dünya görüşünüzü oluşturan düşüncelerin neden gerekli olduğu oldukça açıktır. | TED | لذا من الواضح لماذا أن أفكارك التي تكون نظرتك للعالم هي أساسية. |
Şimdi, bir ekonomi ancak kendisini oluşturan kuruluşlar kadar sağlıklıdır. | TED | الآن، يعتبر الإقتصاد جيدًا مرضيًا تمامًا مثل الهيئات التي تكونه |
Hepsi birbirine karışmalı, iyi bir kılıcı oluşturan alaşım gibi. | Open Subtitles | حسنا, انهم يندمجون مثل المعادن التي نخلطها لصنع سيف جيد |
Ama şu anda, hepimiz için büyük bir tehlike oluşturan biriyle uğraşıyorum ve korkarım onu yakalamak için duyduğum aşırı istek sınırlarımı aşmama sebep oldu. | Open Subtitles | لكن الآن أنا اتعامل مع شخص , يشكل خطر حقيقي علينا كلنا , على الجميع , و اخشى أن رغبتي الملحة للقضاء عليه تجاوزت حدودي |
Öğretmen olarak, sınıfımı sadece yetenek ve bilgi oluşturan bir yer olarak değil ayrıca anlayış ve umudu oluştuğu bir laboratuvar olarak görüyorum. | TED | كمعلمة، فأنا أرى غرفة صفي كمختبر لا يخلق مهارات ومعرفة فحسب بل فهمًا وأملاً كذلك. |
Temel elementler evreni oluşturan maddelerdir, ...temel yapı malzemeleridir tabi ya! | Open Subtitles | العناصر الأساسية هي التي تكون الكون إنها وحدات البناء الأساسية بالطبع |
Sen benim anne-baba figürümün anne kısmını oluşturan kızlardan değilsin. | Open Subtitles | وأنت لست الفتاة التي أرغب في تقديمها إلى أمي وأبي |
Vücudumu oluşturan milyarlarca hücre var ama onların birbirleriyle kurdukları iletişim şekillerini şu anda henüz kavramaya bile başlamadık. | Open Subtitles | مليارات الخلايا التي تكون جسمي و التي تتعاون و تتصل معاً حتي هذا اللحظة لم نبدأ حتي في فهمه |
Hayatı oluşturan sonsuz kompleks ilişkiler ağı ve onun bağlantılarının sonsuzluğunda. | TED | في شبكة العلاقات والروابط المعقدة التي تصنع الحياة. |
Karşılaştığımız sorulardan bir tanesi şu, beyinde ödül duygusunu oluşturan sinyaller nelerdir? | TED | بداية حاولنا الاجابة على السؤال التالي ماهي الاشارات الكهربائية التي يولدها الدماغ من اجل الشعور بالانجاز |
Şeriatı oluşturan bu gibi şeyler, Şeriatın sorunlu yönleri, İslam'ın daha sonraki yorumlarına, sonradan katılmıştır. | TED | ان هذه القوانين الاسلامية أو المفاهيم الخاطئة للإسلام التي تطورت تبعاً لتفاسير لاحقة للقرآن الكريم |
Dairesel ağın yakalama lifi bileşimini oluşturan aggregate (birleştirme) ve flagelliform lif bezeleri buradalar. | TED | ويوجد الخيط الركامي,و السوطي الشكل وهي الغدد التي تتجمع ملتصقة لتكون لتكون الحلزون في الشبكة الفلكية الشكل |
Ve bu alanlar bir bilgiyi hatırladığımızda aynen görüntü oluşturan alanlar gibi davranır. | TED | وهذه بالضبط هي التي ستستخدم للتصوير عندما نسترجع المعلومات |
Sizlere... vücudunuzun yaşayan kumaşını oluşturan şaşırtıcı moleküler makineler göstereceğim. | TED | ما سوف أريكم إياه هو الآلات الجزيئية المذهلة التي تقوم بصناعة الألياف في جسد الانسان |
Bu kültürleri fosforlu yeşil boya ile boyadık. Böylece bu zincirleri oluşturan proteinlere bakalım. | TED | وخضّبنا هذان الزرعان بملوّن أخضر متألق كي نرى هذه البروتينات التي تؤلّف هذه السلاسل. |
Yani, arabalarımız vardı, fakat gezegenimizdeki genetik bilginin çoğunluğunu oluşturan virüslerden haberimiz yoktu. | TED | وأساسا فإنه كانت لدينا سيارات، لكننا لم نكن واعيين بأشكال الحياة التي تشكل معظم المعلومات الوراثية على كوكبنا. |
Ve bu konuk evimizin çoğunu oluşturan özel odada çok etkileyici olabiliyor. | Open Subtitles | ويصادف أن هذه الصحبة معبرة جداً في مخدعها وتعبيرها يشكل معظم منزلنا |
Bu da demokratik bir seçim organize etmek için bilmeniz gereken her şeyin temelini oluşturan 481 terim anlamına geliyordu. | TED | كان يهدف هذا إلى تعريف 481 مصطلحا والذي يشكل أساس أي شيء تريد معرفته إن كنت ستنظم انتخابات ديمقراطية. |
Sanatı ve müziği oluşturan armonik dokulara ilişkin sorular sorar. | Open Subtitles | سوف يطرح أسئلة عن الأنماط التوافقية هذا يخلق فن، وموسيقى معهد الدراسات المتقدمة |
Örneğimizde: küçük metal parçasını oluşturan trilyonlarca atomun hepsi duruyor ve aynı zamanda bu atomlar yukarı ve aşağı hareket ediyorlar. | TED | من جهة .. هناك ترليون ذرة قد شكلت الجسيم المعدني هذا وهي ثابتة ولكن في نفس الوقت هذه الذرات تتحرك الى الاعلى والاسفل |
Köpek, tehdit oluşturan ya da engellemeye çalışan herkese saldırmak üzere programlanmıştır. | Open Subtitles | هذا الكلب هو مبرمجة لمهاجمة بشراسة أي شخص الذين قد يشكلون تهديدا أو عقبة أمام هذا التفصيل. |
Kozmosun daha büyük bir kısmını oluşturan ve genişlemesini sağlayan karanlık enerji. | Open Subtitles | الطاقةُ المظلمة. و التي تُشكل أغلب الكون و تُسيِّر توسعه. |
Vesalius doğru olarak insanlarda çeneyi oluşturan tek bir kemik olduğunu gördü. | Open Subtitles | اتضح لفيزاليوس إن الفك تتكون من عظمة واحدة |