Birkaç gün sonra, gücünü yeniden topladı ve Onu serbest bıraktık. | TED | وبعد بضعة أيام، استعاد الطائر قوته وأطلقنا سراحه. |
diye düşündüm Bir an şaşaladım ve Onu serbest bırakmanın zamanı geldiğine karar verdim, ve bıraktım. | TED | ذهلت للحظة ولكن قررت أنه حان الوقت لإطلاق سراحه لذا وضعته تحت |
Grady gayet iyi. Karl Teretsky Onu serbest bıraktıracak. | Open Subtitles | جريدى بخير ,كارل ترتسكى سيطلق سراحه الآن |
Onu serbest bırakmak, normal bir çocuk olmasına izin vermek falan işte. | Open Subtitles | السماح له بالذهاب في ان يكون طفلا طبيعيا وكل ذلك |
62 sefer süren işkence boyunca cadı olmadığı konusunda ısrar etti onu suçlayanlar sonunda Onu serbest bırakmadan önce. | TED | واصلت الإصرار بأنّها لم تكن ساحرة خلال 62 جلسةً من التعذيب قبل أن يقوم من اتّهمها بإطلاق سراحها. |
Sanırım, Onu serbest bırakmamın zamanı geldi. | Open Subtitles | وأعتقد ، لقد حان الوقت أن أترك لها الذهاب. |
Güvenli bir yere vardığımızda, Onu serbest bırakacağım. | Open Subtitles | و بمجرد أنْ نكون في مكان آمن سوف أسمح لها بالذهاب |
Onu serbest bırakmanızı talep ediyorum ya da bu meseleyi Karala bizzat iletirim. | Open Subtitles | آمركَ أن تطلق سراحه في الحال وإلا سأنقل المسألة للملك |
Şimdi adam önümüzdeki on dakika içinde ya harekete geçip gizemli bir şey yapacak ya da Onu serbest bırakacağız. | Open Subtitles | مالم يقفز فوق ويعمل شيءا باطني في الدقائق العشرة التالية، نحن نطلق سراحه. |
Onu serbest bırak, sana olan borcunu unut, ben de yaşamana müsade edeyim. | Open Subtitles | أطلق سراحه, و أنسي ما يدين لك به و سأتركك حي |
Oh, iyi, bazı kötü cadı Onu serbest bıraktı bir büyü, döküm ve sonra da aşık düştü ve onun düşmanları tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | أوه ، حسناً ، ساحرة شريرة ألقت تعويذة أطلقت سراحه ووقعوا في الحب و تعرضت للقتل من قبل أعدائه |
Onu serbest bırakamam ama sizi ona götürebilirim. | Open Subtitles | لا أستطيع أطلاق سراحه ولكني أستطيع أخذك له |
Onu serbest bırakırlarsa, dondurmayı bırakacağıma yemin ettim. | Open Subtitles | تعهدت بالتخلي عن البوظة لو قاموا بإطلاق سراحه |
Anlatılanlara göre köpek sahiplerini kızdırmış, onlar da Onu serbest bırakmışlar. | Open Subtitles | لقد خيب الكلب ظن اسياده لذلك اطلقه سراحه |
Bana bir iyilik yap. Beş dakika bekle, sonra Onu serbest bırak. | Open Subtitles | أسدُ لي معروفاً، انتظر 5 دقائق، ثم أطلق سراحه. |
Onu serbest bırakmadan önce bazı şeyleri açıklığa kavuşturmamız gerek. | Open Subtitles | يجب أن نحل بعض الأمور أولاً قبل أن نسمح له بالذهاب |
Umurunda olmalı çünkü eğer Onu serbest bırakırsak neler döndüğünü hemen anlayacaktır. | Open Subtitles | حسنا، يجب عليك، لأنه إذا سمحنا له بالذهاب بعد ذلك، هو ستعمل معرفة لماذا سريع جدا. |
Dur biraz. Onu serbest bırakmak, kolay bir seçenek olmadı mı? | Open Subtitles | إنتظر، أليس هذا خياراً سهلاً كأنك تطلق سراحها ؟ |
Doktor, Onu serbest bırakıyorum ama sabah ilk iş sorgulama için buraya gelmesini istiyorum. | Open Subtitles | أيها الطبيب، سأطلق سراحها إليك، ولكني أريد إستجوابها في الصباح |
Onu serbest bırak, silahı bırakıyorum! | Open Subtitles | -إسمح لها بالذهاب إسمح لها بالذهاب يا "بول" البندقية ألقتها |
Yeni DNA sonuçları Onu serbest bırakana kadar Del Norte'de müebbet yatıyordu. | Open Subtitles | "كان مسجوناً لمدى الحياة في "ديل نورت حتّى بدأ فحص جديد للحمض النووي الذي برّأه |
Yeniden yargılayacaklar, ve sonra Onu serbest bırakacaklar. | Open Subtitles | سوف يكون هناك محاكمة جديدة، وأنها سوف الافراج عنه. |
O dünyanın ilk ölümsüz varlığı ve Onu serbest bırakmak istiyorum. | Open Subtitles | إنّه أوّل كيان خالد بالعالم وأريد تحريره |