Onun hayatındaki öbür kadınları sevmiyorsun. | Open Subtitles | أنتم فقط لا تحبون وجود نساء أخرى في حياته |
Bu çocuk doğacak ve Onun hayatındaki yerin tamamen sana bağlı. | Open Subtitles | سأنجب هذا الطفل لكنّ دورك في حياته منوط بكَ |
Önemli olan tek şey bir saat sonra bu parmağımda yüzük olacak ve ben Onun hayatındaki en önemli kişi olacağım. | Open Subtitles | .. كلّ ما يهمّ .. أنه بعد ساعة سوف يكون هناك خاتماً في هذا الإصبع .. وأنا سوف أكون أهم شخص في حياته |
FBI onun, hayatındaki kadınların bir listesini yapmıştı. | Open Subtitles | مكتب التحقيقات لاحقة من خلال قائمة من النساء في حياته |
Muhtemelen Onun hayatındaki en başarılı ilişki sizsiniz. | Open Subtitles | علاقتكِ به على الأرجح من أنجح العلاقات في حياته |
Guido adına emin olmanı istediğimiz şey... senin, Onun hayatındaki ilk bar kızı olmandır. | Open Subtitles | نودأننوضحأنك ... أول فتاة إستعراض في حياته |
Sadece Onun hayatındaki değil, herkesin hayatındaki olacak şeylerin öyle bir şekilde ayarlanacağını ve sonuçta o seçilmiş gecede Big Booper'ın yaşamasının veya ölmesinin bir paranın fırlatılmasına bağlı kalacağını düşün. | Open Subtitles | تخيّل كلّ الأشياء الذي كان لا بدّ أن يحدث، ليس فقط في حياته لكن في كلّ شخص آخر، لترتيبه لكي على ذلك الليل المعيّن... |
Ve ben de Onun hayatındaki adamın o olmasını istiyorum. | Open Subtitles | وأريده أن يفكر أنه هو الرجل في حياته. |
Bak. Eğer, Onun hayatındaki rolün hakkında kafası karıştıysa... | Open Subtitles | انظر, إن كان محتاراً بشأن دورك في حياته |
Onun hayatındaki tek kadın var o da öldü. | Open Subtitles | هنالك امرأة واحدة في حياته ولقد توفيت. |
Amazon'a seni bunu getirdiğini biliyorum ve anne kendini suçlu hissetmelisin çünkü Onun hayatındaki sihir sendin. | Open Subtitles | بالتأكيد هذا ما أتى بكِ إلى ( . الأمازون)، أوَتعلمين يا أماه. عليكِ أن تشعري بالذنب لأنّكِ كنتِ سحر الذي في حياته. |
Matty benim Onun hayatındaki yerimi kesinlikle doldurmuştu. | Open Subtitles | إذن فقد أستبدلني (ماتي) تماماً في حياته. |
Onun hayatındaki bir olay. | Open Subtitles | حادثة في حياته |