Ortaya çıktı ki bir adamın boktan sandviçi başka bir adamın creme brulee'siymiş. | Open Subtitles | اتّضح أنّ الشطيرة المزرية بالنسبة إلى رجل هي ألذّ تحلية بنظر آخر |
Açıkça Ortaya çıktı ki, Newton'ın kütleçekimi yasası aslında tüm soruları cevaplamıyor. | Open Subtitles | اتّضح أنّ قوانين (نيوتن) البسيطة لـ"الجاذبيّة" لا تُجيب عن كلّ الأسئلة. |
Evet,şey Ortaya çıktı ki biraz da olsa... kalıcı duygular ya da birşeyler varmış. | Open Subtitles | أجل ، حسنا ، اتضح أن هنالك بعض من المشاعر العالقة أو ما شابه |
Sonradan Ortaya çıktı ki tüm mahalle bu yağmacı kredilerden vurgun yemiş. | Open Subtitles | اتضح أن جميع أهل الحي قد تأذوا من تلك القروض الظالمة |
Ve Ortaya çıktı ki burada da işin içine biraz bilim karışıyor. Bazı insanlar bir travma yaşadıktan sonra daha güçlü ve mutlu hale geliyorlar. | TED | ولقد تبين أن هنا بعض العلم أيضاً. بعض الأشخاص يصبحون أكثر قوة وسعادة بعد حوادث الصدمات. |
Sonradan Ortaya çıktı ki bekârlığa veda partisinde sarhoş olmuş ve bana söylediklerini hiç hatırlamıyor bile. | Open Subtitles | وبعدها اتضح أنه كان فقط تناول بعض المشروبات في حفل توديع عزوبيته ولم يتذكر حتى أنه تحدث معي على الإطلاق. |
Ve şakak kemiklerinin öldükten sonra, sağırlığını incelemek için alındığı ortaya çıktı. Ki bu da neden kil bir kalıba sahip olduğunu ve kafatasının neden yana kaydığını açıklıyor. | TED | واتضح أن تحصد عظامه الصدغية تم حصادها حين توفي في محاولة لإلقاء نظرة على سبب صممه، وهذا هو سبب توفره على قالب طيني وجمجمته منتفخة خارجيا من الجانب هناك. |
Ortaya çıktı ki Rimbor adındaki bir gezegene ışınlanmışsınız. | Open Subtitles | كما تبين أنه تم نقلهم إلى كوكب يُدعى ريمبور |
Aslında duydu, fakat sonradan Ortaya çıktı ki duyduğu şey Amerikan Hava Kuvvetleri'ydi ki onlar dünya dışı zeki varlıklar kategorisine girmiyorlar. | TED | في الحقيقه لقد فعل ، و لكن اتضح انه صوت سلاح الجو الامريكي و الذي لا يحسب على انه مخلوقات ذكية غير ارضية |
Ve bu Hortumlular gurubunda pek rastlanmadık bir özellik değil, çünkü Ortaya çıktı ki büyük savan erkek filler, daha küçük orman fillerini dişi yarışında geride bırakıyorlar ve kazanıyorlar. | TED | وهذا ليس بالأمر النادر عند ال Proboscideans، لأنه كما اتضح ذكور فيلة السافانا الضخمة سوف تهزم منافسيها فيلة الغابات الأصغر حجماً على إناثهن. |
Ortaya çıktı ki küçük sarışın da oradaymış. Angie McAlister. Kıza abayı yakmıştı. | Open Subtitles | اتّضح أنّ هُناك تلك الشقراء الصغيرة، (آنجي مكأليستر)، كان مفتوناً بها. |
Ortaya çıktı ki Schuster Billy Piper'ı temsil etmiş. | Open Subtitles | اتّضح أنّ (شوستر) مثّل (بيلي بايبر). |
Ama sonradan Ortaya çıktı ki onun oyunculuk dürtüleriyle bizim yaptığımız türde komedi pek uyuşmuyor. | Open Subtitles | ولكن اتضح أن غرائزه ونوع من الكوميديا التي كنا نفعل لم التبلور حقا. |
- Hey. bende tam..-- - bazı kişileri aradım, ama Ortaya çıktı ki, bizimkilerden kimse, sizinkilerden kimseyi tanımıyormuş. | Open Subtitles | ...مرحباً، كنت - أجريت بعض المكالمات - لكن اتضح أن معارفي لا يعرفون أي من معارفك، مذهل لكن صحيح |
Ortaya çıktı ki hemen herkes aynı soruları ve kuşkuları paylaşıyordu. | TED | تبين أن الجميع كان لديه تلك المخاوف والشكوك بالضبط. |
Ortaya çıktı ki, Avrupa Birliği artı 9 ülke dünyada balık avcılığının üçte ikisini kapsıyor. | TED | تبين أن الاتحاد الأوروبي زائد 9 دول أخرى ، يغطي حوالي ثلثي الثروة السمكية العالمية. |
Ortaya çıktı ki onun hakkında düşündüğüm kadar endişelenmem gerekmiyor. | Open Subtitles | اتضح أنه لم يكن علي أن أقلق . بشأنه كما اعتقدت |
Ama, sonradan Ortaya çıktı ki benden çok kardeşim Lily'le ilgileniyormuş. | Open Subtitles | لكن اتضح أنه كان مهتماً بأختي "ليلي" أكثر مني |
Sonra Ortaya çıktı ki Curtis 50 Cent Jamaika'da büyümüş. | TED | واتضح أن كيرتيس، 50 سنت، نشأ في جمايكا. |
Ve Ortaya çıktı ki Mouaz'ın en son görüldüğü tarih 7 Ekim 2014'tü. | TED | واتضح في المرّة الأخيرة بأنّه هناك شخص ما قد سمع شيئا عن معاذ في 7 أكتوبر 2014. |
Sonradan Ortaya çıktı ki kabartma tozu, herkesin sandığı gibi mucizevi bir temizleyici değilmiş. | Open Subtitles | اذن كما تبين, صودا الخبز ليست حقاً معجزة النظيف الجميع يعتقد ذلك |
Ortaya çıktı ki hayatımı normal biri gibi çözemeyeceğim için depresyonda ve kaygılıymışım. Çünkü normal biri değilmişim. Bunu bilmiyordum. | TED | لكن اتضح أنني كنت مكتئبة وقلقة لأنني لم أستطع أن أرتب حياتي كشخص عادي، لأني لم أكن شخصا عاديا، ولم أكن أعرف ذلك. |
Sonra Ortaya çıktı ki Chris Walton adındaki bir torbacı cinayeti işlediğini itiraf etmiş ve San Quentin'de cezasını çekiyormuş. | Open Subtitles | و كما اتضح (تاجر مخدرات يدعى (كريس والتون اعترف بالجريمة والان يقضي عقوبته "في "سان كوينتين |