Bu doğru. Onunla Miami otobüsünde karşılaştım. | Open Subtitles | انها حقا كذلك لقد قابلتها فى حافلة من ميامى |
Özür dilerim... o kadar şaşırdım ki... beyaz bir genç kız, yerlilerin otobüsünde. | Open Subtitles | أنا آسف من المدهش جدا فتاة بيضاء شابة على متن حافلة محلية |
4:00 otobüsünde olmaya bak. | Open Subtitles | فقط تأكد بأنك ترحل على حافلة الساعة الرابعة |
Bak, hepimiz o tur otobüsünde neler olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | انظري,كلنا نعرف بالضبط ما يحدث في تلك الحافلة. |
Otobüsü kaçırdık, ama tur otobüsünde yer buldum. | Open Subtitles | لقد فاتتنا الحافلة لكنني رتبت لركوبنا حافلة جولات |
- Ne? - otobüsünde bomba var. | Open Subtitles | ـ ماذا ـ هناك قنبله علي حافلتك |
Stepney otobüsünde hamile bir kadının bluzunu parçaladı. | Open Subtitles | مزق ملابس سيدة حامل في باص ستيبني |
Ve genel kanının tam aksine, pek çok insanın sorunları Texas'ın orta yerindeki bir turne otobüsünde çözülmez. | Open Subtitles | وتخالف حقيقة حياتك التي تعيشها معظم مشاكل الحياة لا يوجد لها حلاً داخل حافلة الجولات في وسط تكساس |
Onu Ağır Abi olarak tanıyor olabilirsiniz, yaşlı bir bey için... "AĞIR ABİ" GERİ DÖNDÜ. ... Güney Kaliforniya otobüsünde hayatını riske atan ve gece aşırı | Open Subtitles | ربما تذكروه بإسم الفتوة، المُلتحي الذي أنقذ رجلاً عجوزاً في حافلة عامة |
Stirptiz otobüsünde,sahil barına giderken mi? | Open Subtitles | في حافلة للمتعريين متجهة نحو حانة على البحر |
Çulsuz bir garson olduğumu, üç çulsuz garson ve iki taksi şoförüyle aynı evde kaldığımı mı? Taksici arkadaşın var ve biz halk otobüsünde miyiz? | Open Subtitles | اني نادل مفلس يتشارك الشقة مع 3 نادلين مفلسين وسائقي سيارات اجرة مفلسين نحن على متن حافلة وانت تعيش مع سائق سيارة اجرة؟ |
- Şehir otobüsünde biriyle mi buluştu? | Open Subtitles | فقط حقّق في الأمر. إذا، فقد قابل شخصا في حافلة المدينة ؟ |
Çünkü onun tüm olumluluğu, Billy Ray Cyrus'un tur otobüsünde kayıp bir haftasonundan sonra geldi. | Open Subtitles | لان كل إيجابياتها اتت بعد نهاية اسبوع علي متن حافلة بيلي راي سايروس السياحية |
Bir yıl boyunca parti otobüsünde dans etmiştim para için değildi. | Open Subtitles | رقصت على حافلة حفلات لسنة ليس من أجل ألمال |
Chicago'ya giden bir yolcu otobüsünde. | Open Subtitles | انة على حافلة نقل بين الولايات "متجة إلى "شيكاغو |
Otellerde uyumaktansa, turne otobüsünde uyumayı daha çok severdim. | Open Subtitles | كنت أحب النوم في الحافلة السياحية. بدلاً من أن تكون في الفنادق. |
Bu gece Houston otobüsünde olacağım. Şu anda terminaldeyim. | Open Subtitles | أنا على الحافلة إلى هيوستن الليلة , أنا في المحطة الآن |
otobüsünde zehirli bir saldırı olmuş. | Open Subtitles | كان هناك نوع من الهجوم بالغار على الحافلة التي اعتدت أن تأخذها |
- otobüsünde bomba var. | Open Subtitles | هناك قنبله علي حافلتك انتبه للطريق |
Yetkililer, okul otobüsünün patlamasının ardından buldukları cesedin Memphis'teki okul otobüsünde siyahi bir çocuğa saldıran ve yakın zamanda serbest bırakılan Eugene Linwood'a ait olduğunu tespit etti. | Open Subtitles | حددت السلطات أن الأدلة على انفجار باص المدرسة. تعود للمتهم السابق (يوجين لينوود). في قضية اعتداء باص مدرسة "ميمفيس".. |
otobüsünde bomba var. | Open Subtitles | هناك قنبلة على حافلتِكِ! |
Pis kokulu turne otobüsünde takılır, birkaç çocukla öpüşürsün ama randevu için kıyafetim yok. | Open Subtitles | كل ماتحصلين علية هو التنقل فى أتوبيس والحصول على قبلات من فتيان غير معروفين ولكن ليس لدى ملابس للمواعيد |