Bir kere New York'tayken taksiye bindim, arka koltuğa oturdum ve önde bir oyunla ilgili bir şey gördüm. | TED | مرة كنت في نيويورك و ركبت سيارة أجرة. جلست في المقعد الخلفي، و أمامي رأيت شيئاً ما مرتبط بمسرحية. |
- Tam burada oturdum ve hakiki deri istemiyorum dedim. | Open Subtitles | جلست هنا وقلت إنني لا أريد أي طلاء مانع للتسرب |
Bütün gece oturdum ve onu çektiğim bütün eski videoları izledim. | Open Subtitles | جلست طوال الليل اشاهدها في أشرطة الفيديو القديمة التي قمتُ بتصويرها |
İki gün boyunca o duran dünyada oturdum ve yine de çözüm bulamadım. | Open Subtitles | جلست هناك مع العالم فى صمت مؤقت ليومين ومازال لا يوجد حل قائم |
Sonunda çarşıda amaçsızca gezip çeşmenin yanına oturdum ve soluklandım. | Open Subtitles | أخيراً تجولت في هذه الساحة وجلست قرب تلك النافورة وتنفست |
Dün gece yemekte bir beyefendinin yanında oturdum ve bana öfkeyle neden şehrimizin bu kendilerine yardımı olmayanlara yardım etmesi gerektiğini sordu. | Open Subtitles | الليلة الماضية، جلست بجانب رجل وسيم في العشاء و سألني في غضب لماذا يجب على مدينتنا أن تساعد الذين لا يساعدون أنفسهم. |
Üç buçuk hafta her gün bu sandalyeye oturdum ve tek kelime etmedin. | Open Subtitles | جلست في هذا الكرسي كل يوم لثلاثة أسابيع ونصف، ولم تنطق أي كلمة. |
2004 aralığının kapakara bir gecesinde, ailemle karşılıklı oturdum ve giderek hayal kırıklığına uğradığımı söyledim. | TED | في احدى الليالي الصعاب على نفسي من ديسمبر 2004 جلست الى عائلتي وقلت لهم لقد بدأت اصاب بالهوس .. |
Ve ilk gün koroya gittiğimde, baslarla beraber oturdum ve omzumun üzerinden ne yaptıklarına baktım. | TED | و ذهبت الى يومي الاول في الجوقة و جلست مع عازفي الباس و نظرت نوعا ما من فوق كتفي لارى ماذا يفعلون |
dedi. oturdum ve dedim ki: "Dostum ben böyle bir şeyi satın alırdım" | TED | ثم جلست ، فقلت له " كنت لأشتري هذا المنتج لو كان موجودا". |
Ardından eve döndüğümde, oturdum ve kendimi tamamen yeni bir şey yaratmak için hazırladım. | TED | و عندما وصلت إلى المنزل ، جلست و حدّدت لنفسي مهمة في محاولة لخلق شيء غير تقليدي بالمرة. |
Ama condom şirketini oluşturduktan üç ay sonra bir mektup aldım, bir şikayet, ve oturdum ve o kadına uzun bir detaylı özür mektubu yazdım. | TED | لكن بعد ثلاثة أشهر من إطلاق شركة الواقى الذكري تلقيت خطابا, يتضمن شكوى, و جلست و كتبت خطابا طويلا لتلك السيدة معبرا بإسراف عن أسفي. |
Babamın vücudunun ateşle şiştiğine şahit oldum. Cenazede küllerinin yanında oturdum ve yazdım. | TED | حينما راقبت جسد والدي تلتهمه النيران جلست بالقرب من محرقة جنازته وكتبت |
O gece oturdum ve bunu nasıl cevaplamam gerektiğini düşündüm. Kendimi bir çok şüphe ile dolu halde buldum. | TED | جلست تلك الليلة أتساءل كيف يجب أن أرد، فوجدت نفسي ملأى بالشكوك. |
Yatağımda oturdum ve başımın arkasına yastığımı koydum, sonra şöyle düşündüm, o şakada kasıtlı olarak ırkçılık yapıldığından tamamen emin değilim. | TED | جلست على سريري، ووضعت وسادة خلف رأسي، وأستغرقت في التفكير، لست متأكد أن القصد من هذه المزحة هو العنصرية. |
Koltukta yanına oturdum ve şunu dedim: ''Sarah, gey olduğumu biliyorsundur.'' | TED | جلست على الأريكة بجانبها وقلت لها: "آنسة سارة، أني مثلية الجنس." |
Bu sorularla saha araştırmasına hazırlanırken ekibimle oturdum ve sonuç olarak ne beklediğimizi konuştuk. | TED | أثناء التحضير للشروع في إعداد الاستطلاع، جلست مع فريقي وناقشنا النتيجة المتوقعة من الاستطلاع. |
oturdum ve iki saati aşkın süren bu süreci izledim. | TED | جلست وشاهدت هذه العملية لأكثر من ساعتين. |
Daktilonun önünde oturdum ve hiçbir şey olmadı. | Open Subtitles | جلست أمام الآلة الكاتبة لم يحدث شيء تماماً |
oturdum ve savaştan yeni çıkmış bu hükümeti tasvir etmeye çalıştım. | Open Subtitles | وجلست وحاولت أن أنقل تصوري عن "هذه الحكومة الخارجة من الحرب |
Eve geldim, kanepeye oturdum ve bir gün boyunca kıpırdayamadım. | Open Subtitles | لقد عدت الى البيت وجلست على الاريكة ولم انهض بعدها لأيام |