Hayır, vardı. Sadece böyle gerçek bir aile gibi oturmadık. | Open Subtitles | كان يكفى و لكننا لم نجلس معاً كعائلة هكذا أبداً |
Teneffüslerde birbirimizi görmedik, öğle yemeğinde birlikte oturmadık. | Open Subtitles | لم نكن نرى بعضنا البعض في عطلة و لم نجلس معاً في الغداء |
Daha yemeğe oturmadık, yani... 150 fitten bir kangurunun kafasını uçurur. | Open Subtitles | لم نجلس على المائدة بعد . تستطيع اصابة كنغر ببعد 150 قدم . |
Bilmiyorum. Pek uzun oturmadık. | Open Subtitles | لا أعرف ، إننا لم نبقى طويلا |
Neden kıçımızı kırıp, evimizde oturmadık? | Open Subtitles | لماذا لم نبقى في ديارنا ؟ |
Aslında pek oturmadık. | Open Subtitles | في الواقع لم نجلس. |
Yapma ama, daha oturmadık bile. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} -بربّك يا رجل، نحن لم نجلس بعد . |