Hikayeye göre kış mevsiminde kurbağa kar kaplı bir dalda oturuyormuş. | Open Subtitles | يذهب قصة، كان فصل الشتاء والضفدع يجلس على فرع المغطاة بالثلوج. |
Holi'de tam senin arkanda oturuyormuş. | Open Subtitles | إنه نفس الشخص الذي كان يجلس خلفك في الفندق ذلك اليوم |
Kurşunun, duvarda saplandığı yerin yüksekliğine bakılırsa Alex silahı kafasına doğrulttuğunda masada oturuyormuş. | Open Subtitles | الرصاصة في الجدار. أليكس كان جالساً على الطاولة عندما وضع مسدّسه على رأسه. |
Söylenen şu ki, evde Kings Üniversitesi'nde görevli bir müzik profesörü oturuyormuş. | Open Subtitles | لقد قال ان هذا المنزل كان يسكن به بروفيسور فى الجامعة |
Duvardaki kan sıçramasına ve cesedin konumuna bakılırsa yatağın kenarında oturuyormuş. | Open Subtitles | بالنظر الى الدماء على الجدار ومكان جسده, استطيع ان اقول ان هو كان منتحرنآ جالسا على حافة السرير |
Lobide tek başına oturuyormuş. Tekerlekli sandalyesini iterek yardım etmişler. | Open Subtitles | لأنّها كانت جالسة في الردهة وحدها، فساعدوها بدفع كرسيّها المتحرّك. |
Her neyse, onu üç hafta sonra karısının bağırsaklarından yaptığı Kızılderili çadırının altında oturuyormuş ve kendi bebeğinin bacağını çiğner halde bulmuşlar. | Open Subtitles | على أىّ حال، لقد وجدوهم بعد ثلاثة أسابيع وجدوهم جالسين فى خيمة بنيت من أمعاء زوجته مشوهين أطفالهم فى أماكن القذارة |
Sanki boş sandalyede baban oturuyormuş gibi onunla konuşmanı istiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | تكلّم إلى هذا الكرسي الفارغ، وكأن والدك يجلس به، اتفقنا؟ |
Guy'ı gece Darby's Club'ta görmüş. Mike sabah üçte kalkarken o daha oturuyormuş ve saat 6'ya kadar bira içmişler. | Open Subtitles | لقد رأى شخصاً في النادي ليلة البارحة حين غادر مايك في الثالثة كان لا زال يجلس هناك |
Yani hâlâ üzerinde ölü bir adam oturuyormuş gibi görmüyor musun? | Open Subtitles | مثل انك لا تزال تستطيع ان ترى الشخص الميت يجلس عليه ؟ |
Ateş eden de öndeki yolcu koltuğunda oturuyormuş. | Open Subtitles | والقاتل كان يجلس على المقعد الأمامي هنا |
Katil arka koltukta oturuyormuş. | Open Subtitles | القاتل كان يجلس في المقعد الخلفي |
Arkasında kim oturuyormuş bil bakalım? | Open Subtitles | من كان يجلس بجانبه ؟ |
Bir yayın üzerinde oturuyormuş gibi zıpladım. | Open Subtitles | قفزت واقفاً كما لو أنني كنت جالساً على زنبرك. |
Kurban saldırı boyunca oturuyormuş. | Open Subtitles | إذا الضحية كان جالساً طوال فترة الهجوم عليه |
Katil yine oturuyormuş. | Open Subtitles | القاتل كان جالساً من جديد عند إطلاق النار |
Buraya yürüme mesafesinde oturuyormuş. | Open Subtitles | يسكن فى منطقة ليست بالبعيدة من هنا سيرا بالأقدام |
Sokağın karşısında oturuyormuş ve bir adamı evden çıkarken görmüş. | Open Subtitles | يسكن في الشارع المقابل قال انه يعتقد برؤية رجل يغادر المنزل |
Görgü tanıklarına göre, bu bankta oturuyormuş, ...ve elinde bir bilgisayar varmış. | Open Subtitles | بناء على شهادات شهود العيان كان جالسا على هذا المقعد ينظر الى حاسوبه |
- Cinayeti işleyen kadın tetiği çekerken burada oturuyormuş. | Open Subtitles | القاتلة كانت جالسة على الكرسي عندما ضغطت على الزناد |
Paris'te küçük bir sanatçı kahvesinde oturuyormuş gibi davranalım! | Open Subtitles | سنتظاهر بأننا جالسين في أحد مقاهي المشاهير بـ(باريس) |
Pete de verandada oturuyormuş öyle. | Open Subtitles | و(بيت) كان جالسًا بالشرفة فحسب. |
Ama o 03:00'da oturuyormuş. | Open Subtitles | لكنها كانت تجلس هنا حتى الثالثة صباحاً |