Söylediğim miktarın pazarlığa açık olmadığını anlamanız gerekiyor. | Open Subtitles | يجب أن تفهم تماماً أن ما أقوله هو سعر غير قابل للتفاوض |
Anlaşma pazarlığa açık değil. Anlaşma geceyarısına kadar. | Open Subtitles | وهذا المبلغ غير قابل للتفاوض تنتهى الصفقه فى منتصف الليل |
pazarlığa, amaçlarına ulaşmak için politik yöntemler kullanmaya razı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه ينوى التفاوض ليستخدم وسائل سياسية لتحقيق رغباته |
Yani en sevdiğim şeye sıra geldi. pazarlığa. | Open Subtitles | أنه حان وقت أفضل شيء لدي في العالم، التفاوض |
İkimizden birinin pazarlığa ihtiyacı olması durumunda bir sigorta mukavelesiydi. | Open Subtitles | لقد كانت وسيلة تأمين في حالة لو أراد أحدنا المساومة |
Bu şartlar pazarlığa açık değildir. Organ nakli yaptıracağım. | Open Subtitles | هذه الشروط غير قابلة للنقاش اه لقد وقعت فى مأزق |
Böyle bir pazarlığa dahil oldunuz mu mesela Ruslarla falan | Open Subtitles | ،هل شاركت في أي مفاوضات على سبيل المثال مع الروس؟ |
Siz beylerle pazarlığa devam edin. | Open Subtitles | أيها المستشار سأخرج لبضع دقائق واصل المفاوضات مع هؤلاء السادة |
Sana bunun pazarlığa tabi olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | لقد اخبرتكِ ان هذا الأمر غير قابل للمناقشة |
Ve ayrıca filmin sonu için kendi finalimi de yapacağım ve bu pazarlığa açık değil. | Open Subtitles | وأريد الكلمة الأخيرة في المونتاج وغير قابل للتفاوض |
Kendimi yasal olarak korumak zorundayım, yani bunların hiçbirisi pazarlığa açık değildir. | Open Subtitles | أحمي نفسي قانونيا، لذا أخشى أنه حتى هذه ليست قابلة للتفاوض |
pazarlığa ihtiyaçları olup olmadığı konusunda. Şimdi biraz sessiz ol. | Open Subtitles | إختبارنا لكي يروا لو كانت هناك حاجة للتفاوض الآن، كن هادئاً |
Kardeşinin özgürlüğü için pazarlığa girmene gerek yok. Onunla işim bittiğinde geri dönmek istemeyecek. | Open Subtitles | لستَ مُضطراً للتفاوض على حرّية أخيك حينما أنتهي معه، لن يرغب بالعودة أبداً |
Rüyatoryum pazarlığa açık değil. Sözleşmeyi oku. | Open Subtitles | غرفة اللعبة غير قابلة للتفاوض ، اقرئ عقد الايجار |
Öyleyse eminim onun hayatını riske atmaktansa bizimle pazarlığa oturacaktır. | Open Subtitles | لو كان كذلك أراهن بأنه سيفضل التفاوض معنا على المخاطرة بتأذيها |
Onu bulmaya çalışır, pazarlığa açık olup olmadığını öğrenirim. | Open Subtitles | سأحاول تعقّبه، وأرى إن كان يُمكنني التفاوض من أجل لقاءٍ. |
Şartlar pazarlığa açık değil. | Open Subtitles | لن يكون هناك المزيد من التفاوض في هذا الأمر. |
Ne kadar uzun dayanırsan, pazarlığa o kadar şansın olur. | Open Subtitles | إذا تحملت كل ضغوطهم سيبدأون بالتفكير في المساومة |
Bu şartlar pazarlığa tabi değil. | Open Subtitles | هذه الشروط غير قابلة للنقاش آه لقد وقعت في مأزق |
Sistemi için İngiltere'ye 30 milyon dolarlık bir fiyat teklifi yapmış ve pazarlığa girilmişti. | Open Subtitles | عرض سلاحه علي انجلترا مقابل 30 مليون دولار وكان هناك بالفعل مفاوضات |
Bana istediğimi vermediğin sürece, pazarlığa oturmayacağım. | Open Subtitles | هذه المفاوضات لن تبدأ حتى تعطيني دليل على ذلك |
Sana bunun pazarlığa tabi olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | لقد اخبرتكِ ان هذا الأمر غير قابل للمناقشة |
Dışişleri yetkililerinin korsanlarla pazarlığa oturmalarını mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريد وزارة الخارجية ان تتفاوض مع الخاطفين؟ مستحيل |
pazarlığa oturduk yani. | Open Subtitles | إذاً نحن نتفاوض سنقوم بوضع اسمك على الباب |
Seni öldürmek de öyle ama her şey pazarlığa tabi. | Open Subtitles | أيضا قتلك لم يكن كذلك لكن كل شي قابل للمفاوضة |
- Kötülüğe teşvik edip teröristlerle pazarlığa oturmam, özellikle insan -dışı olanlarla. | Open Subtitles | أنا لا أتوسط أو أتفاوض مع الإرهابيين خاصةً غير الآدميين منهم |