Bu hafta Preston'ın partisine gidiyor musun? | Open Subtitles | هل انت ذاهب الى حفلة بريستن هذا الأسبوع ؟ |
Monty, eğer Bay Preston'ın numaranı çalacağını düşündüysen onu neden gönüllü seçtin? | Open Subtitles | مونتي، إذا عَرفتَ السّيدَ بريستن كَانَ يُحاولُ لسَرِقَة خدعتِكَ، ثمّ الذي يَستعملُه كa متطوّع؟ |
Val Preston'ın kaybolduğunu duydum. | Open Subtitles | تَعْرفُ، أَسْمعُ فال بريستن مُختَفى. |
Şey, afallamıştım. Bay Preston'ın ne yapılması gerektiğini bildiğini sandım. | Open Subtitles | حسناً , لقد كنت مشوشة . و إعتقدت أن ربما السيدة بريستون كانت تعرف ما تفعله |
Preston'ın komşuları, saat 11:15'te bir gürültü duymuşlar. | Open Subtitles | , جيران بريستون سمعوا ضوضاء شديدة الساعة 11: |
Bu sabah Preston'ın dolabını boşalttım, çekmecedeki eşyalarını kutulara doldurdum. | Open Subtitles | لقد نظَّفتُ خِزانَةَ بريستون هذا الصباح و وَضعتُ أغراضهُ من أدراجِهِ في صندوق |
Porter ve Preston'ın onu bebek arabasına koyup sana fark ettirmeden dış kapıdan nasıl çıkabildiklerini anlamıyorum. | Open Subtitles | حسناً , أعني لا أفهم كيف (بورتر) و (بريستن) كيف استطاعوا جرها بالعربة وبعدها يخرجوا من الباب ألأمامي |
Selam, Preston'ın partisinde tanışmıştık. | Open Subtitles | -نعم ، تقابلنا في حفل "بريستن" |
Müdür Preston'ın kirli iç çamaşırlarını ortaya çıkarmak için kiralanmış ve bir kaç haftadır onu takip ediyormuş. | Open Subtitles | للتنقيب عن وسخ في حياة المدير (بريستن)، وظل يتعقب أثره منذ أسابيع عدة |
Preston'ın bir kaç resmine montaj yapmayı önerdi böylece küçük Filipinli bir çocuğu becerdiğini sanacaklardı. | Open Subtitles | لا شيء. عرض عليّ تزييف صور لـ(بريستن) لإظهاره كشاذ مع شاب فلبيني |
Bu Preston'ın kağıda döktüğü bir fikirdi. | Open Subtitles | و قد كانت فكرة (بريستن)، حيث |
Dün gece Preston'ın ailesiyle yemekteydim. | Open Subtitles | تناولتُ العَشاءَ الليلَة الماضيَة معَ والِدا بريستون |
Tabii aslında bu Preston'ın ölümünden beni suçladıkları anlamına geliyor, ama bunu tartışmayacak kadar ırkçılar. | Open Subtitles | و هذا بالطَبع يَعني أنهُم يَلوموني على مَوتِ بريستون إلا أنهُم أجبَن مِن أن يُواجِهوني |
Şimdi, gelmiş olabileceği tek yer Park'taki Preston'ın yeri. | Open Subtitles | الآن، المكان الوحيد الذي كان يمكن القادمة من هو في بريستون على الحديقة. |
Beni hüsrana uğratan şey ise, derginin Trent Preston'ın babasına ait olmasıydı. | Open Subtitles | ليثير استياء بلدي ، والمجلة التي يملكها والد بريستون ترينت. |
Pamela Mills her ay Preston'ın kampanyasına bağış yapıyor. | Open Subtitles | هناك امرأة اسمها باميلا ميلس تتبرع شهريا لحملة بريستون |