Kariyerime odaklanmışken, kötü randevulardan pislik heriflerden mahrum kaldım, şimdi de vaktim kalmadı. | Open Subtitles | لأنعندماكنت أعملبجد، نسيت أمر المواعيد السيئة و الحمقى و الآن ينفذ مني الوقت؟ |
En korkunç randevulardan biri gibi, bu da bir aile karavanıyla bitti. | Open Subtitles | مثل بقية المواعيد الفظيعة إنتهى هذا بمهرجان عائلي |
Ama sevindim çünkü bu, yaşadığım en berbat randevulardan biriydi. | Open Subtitles | لكنني شاكرة لأن هذا كان أحد أسوأ المواعيد التي خرجت فيها. |
- Tabii. Hiç gerçekleşmeyen randevulardan biri için alınmış elbiselerden biri. | Open Subtitles | انه لأجل المواعيد التي لم تحصل |
Ne kadınlardan. Ne de randevulardan. | Open Subtitles | أنا لستُ خائفاً من النساء أو المواعيد |
Bundan nefret ediyorum. İlk randevulardan nefret ediyorum. | Open Subtitles | انا اكره هذا اكره المواعيد الاولى |
Aslında randevulardan nefret ederim. | Open Subtitles | أكره المواعيد الغراميّة عادة |
İlk randevulardan nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكرة المواعيد الأولى |
Evet. Liam ile kendimi av sezonunda keklik gibi hissettiğim bütün o abartılı randevulardan sonra, arkama yaslanıp biriyle bağ kurmak güzeldi. | Open Subtitles | {\pos(190,200)}،)بعد كلّ هذه المواعيد المفرطة مع (ليام كصيد السمّن مثلاً، |
randevulardan nefret ediyorum. | Open Subtitles | نعم - انا اكره المواعيد |