...Kazanç veya şehvet için suç olmaz suç tamamen rastlantısal olmalıdır Suç felsefedir, özgürlüğün olduğu gibi. | Open Subtitles | ولا يكون غرضها الربح أوالعاطفة إنما تكون عفوية وبشكل عشوائى الجريمة هى فلسفة كالحرية |
Buraya her sabah geliyorum ve bunu biliyorsun bu da bu durumu rastlantısal değil de bilinen bir değer yapar. | Open Subtitles | أنا آتّى إلى هنا كل صباح وهذا ما تعرفُة مما يجعلة متغير معروف وليس عشوائى |
Bu virüsler hızla milyonlarca çoğalabildikleri için yine hızla rastlantısal mutasyon oluşturabilirler. | TED | وبسبب أن الفيروسات تتكاثر سريعاً بالملايين تستطيع سريعاً أن تطَّور طفرات عشوائية. |
rastlantısal değişkenler dizisidir, her hangi bir zamanda ki olasılıklar bir önce ki zamanın değerlerine bağlıdır. | Open Subtitles | أي نوع من السلسلة؟ ماركوف. تسلسل القيم عشوائية |
rastlantısal seçilimin, öne sürmüş olduğunuz yavan ve aşırı tutucu yorumuna inanmıyorlar. | Open Subtitles | النسخة المتشددة من الانتخاب الطبيعي العشوائي التي تعرضها |
Dünya'nın 1980'li yıllarda muhtemelen ısınacağı ve ısınmanın rastlantısal havanın gürültü düzeyini yüzyıl sonunda geçeceği sonucuna vardık. | TED | أن الأرض ستسخن على الأرجح خلال ثمانينيات القرن العشرين ، وسيتعدى الإحترار مستوى الضجيج للطقس العشوائي بحلول نهاية القرن. |
rastlantısal ne demek biliyor musun? | Open Subtitles | - أتفهم ماذا يعنى عشوائى.. ؟ - أفهم ما هو العشوائى |
Birşeylerin rastlantısal olması gerek, yani mesela "eğer bir kuş göresiye kadar.. | Open Subtitles | هذا سيكون عشوائى جدا , ان تمكنت انتمشىعلىالمياه... |
Her boku burada. Bu kesinlikle rastlantısal bir şey değildi. | Open Subtitles | انه بالتأكيد امر عشوائى |
Artık rastlantısal bir şey mi? | Open Subtitles | لم يكن عشوائى ابدا |
Okuduklarımdan sonra, bu şeylerin tamamen rastlantısal olduğunu anladım. | Open Subtitles | و بحسب ما قرأته فإن هذا الأشياء عشوائية تماماً |
Ölümler de öyle, Eric'in düşündüğü gibi rastlantısal değiller. | Open Subtitles | حالات القتل أيضًا ليس عشوائية كما يظن إريك |
Hepinizin bildiği gibi canlı türleri belirli ekolojik koşullarda ve ortamlarda yaşadılar. Yaşadıkları bu ortamların zorlukları canlı türlerinde, rastlantısal mutasyonla, hangi değişikliklerin korunacağını belirledi. | TED | هكذا، كما تعرفون جميعا، عاشت الأصناف في أنماط حياتية معينة وأوساط معينة، وضغوط هذه الأوساط حددت التغيرات، عن طريق طفرة عشوائية في أنواع، كان سيتم الحفاظ عليهم. |
Binlerce yıl boyunca, rastlantısal bileşen karışımları bazı orkide türlerine belli bir böcek türü olarak tam aynı imza kokuyu verdi. | TED | وعلى مر آلاف السنين، هناك تركيبات مركبة عشوائية أعطت بعض أنواع الأوركيد على وجه التحديد نفس الرائحة الخاصة بأنواع معينة من الحشرات. |
Bunlar rastlantısal olamayacak kadar sık işlenen suçlar. | Open Subtitles | هذه أكثر بكثير من سلسلة حوادث عشوائية |
Ve bu saldırılar rastlantısal değil. | Open Subtitles | وهذه الهجمات ، ليست عشوائية |
rastlantısal gen. | Open Subtitles | الجين العشوائي. |