Muhtemelen çok fazla rekabetin olmadığı kategorilerden bir tanesi. | TED | هذا المجال يعتبر واحد من تلك المجالات حيث ربما لا توجد الكثير من المنافسة. |
Merkezde bulunan ama o kadar da önemli olmayan, en güçlünün yaşamını sürdürmesi ve rekabetin rolü küçülerek yer açıyor. | TED | وفي المركز، ولكن ليس الدّور الأهمّ، يقوم مبدأ المنافسة والبقاء للأصلح، بالإنكماش قليلا لإفساح المجال. |
Çünkü bu kuralların anlamı, şirketler rekabetin altını kazmamak için kendi güçlerini kötüye kullanamamasıdır. | TED | لأن هذه القوانين تعني أن الشركات لا تستطيع استخدام سلطتها لتقويض المنافسة. |
Bu rekabetin üstesinden gelmeyi üç kez başardık. | Open Subtitles | وقد نجحنا في تناسي هذا التنافس ثلاث مرات حسنٌ .. |
Bu bir yaratım, ve en çok rekabetin yeni bir biçimi olarak düşündüğümüz zaman görünür hale geliyor. | TED | إنها صانعة، وهي الأكثر وضوحاً حينما نراها، كشكل جديد للمنافسة. |
Aile içindeki ufak bir rekabetin, kimseye bir zararı olmaz. | Open Subtitles | لا شيء مثل تنافس عائلي صغير لإبقاء الحماس مشتعلاً |
Ama rekabetin hakkında söylemedin. | Open Subtitles | لكن ليس فيما يخص منافستك |
Bu nedenle rekabetin olması gibi işlediğinden emin olmak için adım atmamız gereken durumlar olduğu zamanlar vardır. | TED | لذلك هناك أوقات يجب أن نتدخل قليلاً لنتأكد أن المنافسة تسير بالشكل الأمثل |
Ve uluslararası rekabetin yükselişiyle satranç, yeni bir jeopolitik önem kazandı. | TED | ومع ظهور المنافسة العالمية، أخذ الشطرنج أهمية جغرافية سياسية جديدة. |
Şirket yöneticilerinin de küresel platformdaki ortaya çıkan devasa rekabetin onların yerli sektörlerine zarar verdiğinden dolayı şikayet ettiğini de duymuşuzdur. | TED | وسمعنا أيضًا بقادة الشركات وهم قلقون بشأن المنافسة المحتدمة مع المنصات العالمية التي تقضي على الاقتصاد المحلي. |
rekabetin ana fikrini her zaman hatırlatmanıza gerek yok çünkü rekabet her zaman basittir, | Open Subtitles | أنتم لستم بحاجةٍ إلى أن نذكركم بان جوهر المنافسة دائماً بسيط جداً، |
Tıpkı beyaz turnalar gibi, Güney Çin'deki pek çok eşsiz tür yaşam alanı ve kaynaklar için insanlarla girilen rekabetin baskısıyla karşı karşıyadır. | Open Subtitles | كالكرك الأبيض فإن معظم حيوانات الصين المميزة تواجه الإستغلال و المنافسة مع الناس على المساحات و مصادر الغذاء |
Güneş taramasına göre, rekabetin kızıştığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | إستنادا على مسح الشمس أقول ان المنافسة بالتأكيد تزيد سخونة |
rekabetin hiç bir yolu yok içine işeyecek bir kap ya da dışarı işeyecek bir pencere yok. | Open Subtitles | لا طريق إلى المنافسة ذلك أنه لا وعاء للتبول فيه أو نافذه لرميه منها |
Bu şey, rekabetin yıllarca önünde. | Open Subtitles | هذا الشيء سوف يستمر للأعوام في المنافسة. |
Bu rekabetin ruhunu ele geçirmesine izin veriyorsan kay bacağına. | Open Subtitles | أركل الساق إذا تريد هذا المنافسة التافة تملك روحك |
Dünyada yeterince rekabetin olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أشعر أن هناك ما يكفي من التنافس في العالم |
Sam kendisine oldukça yüksek rekabetin olduğu zayıf el ateş etme dünyasında isim yapmak istiyor. | Open Subtitles | إنَّ "سام" يريدُ صنعَ إسمٍ لنفسه في عالم التنافس الضروس الخاصُ بإطلاقِ النارِ باليدِ اليسرى |
Springfield ile Shelbyville arasındaki saçma rekabetin bir başka şekli sadece. | Open Subtitles | إنها فقط فصل آخر في التنافس العديم و(شالبي فيل |
AGS bu alandaki rekabetin çok önündedir. | Open Subtitles | ان شركة اي جي اس في الطريق مباشرة للمنافسة في هذه المنطقة |
Ve savaşın, hasetin, kıskançlığın, rekabetin veya partinin olmayacağı bir ülkeye gitti. | Open Subtitles | لقد ذهبت لبلاد ليس فيها حرب و لا حسد و لا غيرة و لا تنافس ولا أحزاب |
Aslında, William Stead'in rekabetin için korkudan titremesi gerekiyor. | Open Subtitles | في الحقيقة فعلى وليام ستيد) الإرتعاد من منافستك) |