Fildişi Sahili'nde basın kesin çizgilerle ayrılmış durumda. Soykırım öncesi Ruanda'nın medyası ile kıyaslanabilir. Tahmin edebilirsiniz. | TED | أعني، أن الصحافة في ساحل العاج كانت منقسمة بشدة. تكاد تماثل الإعلام في رواندا قبل عمليات الإبادة. فلكم أن تتخيلوا. |
(Gülüşmeler) Yani bugün, Ruanda'nın Kigali dışındaki ulusal kan ihtiyacının neredeyse yüzde 20'sini biz dağıtıyoruz. | TED | اليوم نقوم بتوصيل 20% من وحدات الدم في رواندا خارج كيغالي |
Bu muazzam tepede çukur açmamız gerekiyordu, buldozer pahalıydı ve getirmesi zordu, Bruce Ruanda'nın "Ubudehe" metodunu kullanarak ellerimizle yapmamızı önerdi, "topluluk, topluluk için çalışıyor" anlamına geliyor. | TED | عندما أردنا حفر قمّة ضخمة لأحد الهضاب وكان حفرها بالجرافة مكلّفاً ويصعب المجيء بها إلى الموقع اقترح بروس أن نعمل ذلك يدوياً مستخدماً طريقة متبعة في رواندا تدعى ب"أوبديهي" وتعني "المجتمع يعمل من أجل المجتمع" |
Çalılığı temizleme zamanı, Ruanda'nın sevgili Hutular'ı. | Open Subtitles | لقد حان الوقت لتلقينهم درساً الهوتو الجيّدون من رواندا |
Beni dinleyin, Ruanda'nın güzel insanları. Kötü haber... | Open Subtitles | إستمعوا إلى, النّاس الطّيبون من رواندا ...أخبار مروّعة |