Ama çevirince sıkıştırılmış vakumu olan minyatür bir kamera oluyor. | Open Subtitles | لكنّك تقلّبه إنتهى وهو آلة تصوير صغيرة بالحاقن الجوي المضغوط. |
Bu sıkıştırılmış müfredat tüm aktif çocuklar için kötüdür. | TED | إن هذا المنهج الدراسي المضغوط .. بالنسبة للاطفال النشطين .. سيءٌ جداً |
Fransız usülü kızarmış soğanlı sıkıştırılmış biftek de var. | Open Subtitles | هناك أيضاً قطع اللحم البقري و بصل فرنسي مقليّ أيضاً في أنبوب مضغوط |
25 torba sıkıştırılmış saf toz eroin. | Open Subtitles | خمسة وعشرين كرية مضغوط بها الهيروين المسحوق |
Peki, bence sıkıştırılmış bilgi yığınıydı. | Open Subtitles | حسناً ، أعتقد أنها موجة من المعلومات المضغوطة |
Ayrıca, çokluşeritli dijital ses aralığı kullanarak diğer sesleri engelledim ve sıkıştırılmış verileri Nyquist frekansıyla tekrar yapılandırdım. | Open Subtitles | ايضاً إستخدمتُ بوابة ضوضاء رقمية متعددة الطبقات لأعزل صوت المحيط و أعيد تشكيل المعلومات المضغوطة |
Sert, ağır iyice sıkıştırılmış ve yapıştırılmış kağıt. | Open Subtitles | قويّة، خامة كثيفة مضغوطة بإحكام، تمّ لصقها معاً. |
Şu arkada en uzakta gördüğünüz iki kamyon 12'şer tüp sıkıştırılmış helyum gazı taşır. | TED | تلك الشاحنتان التي ترون في النهاية البعيدة تحمل 12 خزانا من الهيليوم المضغوط. |
Yaklaşık 1,2 milyon fit küp sıkıştırılmış hava var. | TED | إنها مشكلة من حوالي 1.2 مليون قدم مكعب من الهواء المضغوط. |
Dış çeperi bambudan örülmüş, içteki nüve ise taş ve sıkıştırılmış toprak. | TED | يتألف الهيكل الخارجي من الخيزران المحبوك والداخلي من الحجار والتراب المضغوط |
Elektrikli motorlar, elektromekanik çalıştırıcılar yerine sıkıştırılmış hava kullanıyoruz. | TED | فبدلاً من التركيز على المحركات الإلكترونية .. أو المحركات الميكاإلكترونية قمنا بإستخدام الهواء المضغوط |
sıkıştırılmış havayla kilometre başına 0.60 rupi harcayan bir araba, | TED | كسيارة تسير على الهواء المضغوط بتكلفة ستة بيسة لكل كيلو متر |
Bir tuşa basınca ses dalgaları üreterek belirli bir boruya sıkıştırılmış hava gönderiyor. | Open Subtitles | اضغط زراً يُرسل الهواء المضغوط إلى أنبوب محدد |
Bedenlerindeki her bir hücre tüm yaşam sürecindeki döngüyü, sıkıştırılmış bir zaman diliminde yaşamış. | Open Subtitles | كل خلية في جسمهم دخلت في دورة حياة كاملة في وقت مضغوط |
Polis sana, güvenlik kamerası kaydının sıkıştırılmış bir kopyasını vermiş. | Open Subtitles | الشرطة أعطتكَ نسخة من شريط المراقبة من ملف مضغوط |
Yüksek basınçta sıkılan herhangi bir sıkıştırılmış gaz, donmaya sebep olabilir. | Open Subtitles | حقنة الضغط العالي والتمدد لأي غاز مضغوط قد يسبب تجمداَ |
Ve bir erkeği kutu kaldırmaya çalışırken buradan sıkıştırılmış ve burdan baskılanmış görmeyi isterdim. | Open Subtitles | وأرغب برؤية رجل ينحني ليلتقط صندوق بينما هو مضغوط هنا, ومرفوع هنا. |
C.T. Tarama gösterir Onun duodenum sıkıştırılmış ediliyor superior mezenterik arter tarafından . | Open Subtitles | الاشعه المقطعيه تشير الى ان الاثنى عشر لديه مضغوط عليه من قبل الشريان المساريقي العلوي |
Bu sandalye kumaşı sıkıştırılmış köpükten yapıldı. | Open Subtitles | مقعد هذا الكرسي مصنوع من الرغوة المضغوطة |
Basınç patlamasından önce sıcak suyun yükselişini kontrol etmenin verdiği mutluluk, sıkıştırılmış tohumların içine nüfuz eder. | Open Subtitles | متعة السيطرة على ارتفاع حرارة الماء أمام تيار ضغط يحجز البازلاء المضغوطة |
sıkıştırılmış et ve kemikten bir bıçakla intihar girişimi. | Open Subtitles | محاولة إنتحار، مع شفرة مصنوعة من الدماء و العظام المضغوطة. |
İşe yarasa bile Makine o kadar sıkıştırılmış olacak ki bilgi işleyemeyecek sinyal gönderemeyecek ya da herhangi bir şekilde iletişim kuramayacak. | Open Subtitles | حتى في حالة نجاحها الآلة ستكون مضغوطة بشدة، ولن تكون لديها القدرة على معالجة المعلومات أو إرسال الإشارات أو التواصل بأي شكل |