Öyküleri, ürpertici bir makullük sunmak için bilimsel öğeleri sıklıkla kullanırdı. | TED | غالباً ما تستخدم قصصه العناصر العلمية ليضفى نوعاً من الاستحسان الغريب. |
Geç saatte televizyonda bu ayarda bir filmi ne kadar sıklıkla görebilirim? | Open Subtitles | رجاءً مارج، كم في الغالب يمكنني أن أرى فيلم بهذه المكانة العالية |
Bu zırhlı otoburlar sıklıkla Iguanodon sürülerinin çevresinde bulunurlar muhtemelen karşılıklı korunma için. | Open Subtitles | آكل النباتات المدرع هذا غالبا ما يعيش بجانب قطعان الايجوندون غالبا للحماية المتبادلة |
Ama daha sıklıkla bu sinyal seviyesi güçlü ya da zayıf olarak tanımlanır. | Open Subtitles | لكن في كثير من الأحيان, الأتصال يكون موصوف بكل بساطة بالقوة أو الضعف. |
Yüksek ithalat vergileri sıklıkla problemi artırıyor, bazen de arabanın fiyatını ikiye katlıyor. | TED | غالبًا ما تزيد واجبات الإستيراد المرتفعة من حدة المشكل، بمضاعفة ثمن السيارة أحيانا. |
Bu avcılar, avların sıklıkla bir araya geldiği okyanus akıntıları arasında mekik dokuyor. | Open Subtitles | هؤلاء الصيّادين يجوبون الحدود بين تيارات المحيط حيث تتجمّع فريستهم في أغلب الأحيان. |
Ama biz bu yetenekleri sıklıkla başkalarını yönlendirmek için kullanırız. | Open Subtitles | و لكننا غالباً ما نستخدم هذه المهارة في التلاعب بالآخرين |
sıklıkla uzun kuyruklar oluşur gişelerde. | TED | غالباً ما تنشأ الطوابير عند محطات دفع الرسوم |
Gelecek 10 dakika içinde kendimizi sıklıkla görmezden gelinen hayret verici ve güzel deniz dünyasına daldıracağız. | TED | في الدقائق العشر المقبلة، سوف نزج أنفسنا في العالم المذهل والجميل لعالم البحر الذي غالباً ما يتم تجاهله. |
Ne sıklıkla birini, ona tavsiye vermeden dinledik? | TED | كم مرة نحن في الغالب نستمع من غير إسداء النصائح |
Çünkü hayatımla ilgili konuştuğumda sıklıkla şanslı olduğumu söylerim. | TED | لأني حينما أتحدث عن حياتي انا في الغالب سأقول بأني كنت محظوظة |
Benim yaptığım ise mevcut hükümleri uygulamak, sıklıkla da kullanılmayanları ve müvekkillerim menfaatleri yönünde çalışmak. | TED | و هذا ما أفعله: أستخدم القوانين الموجودة، في الغالب القوانين غير المستعملة، و أستعملها لمصلحة موكلي. |
Gerçek ve güzellik bilimle ilgisi olmayanlar için sıklıkla anlamsızdır. | TED | الحقيقة والجمال هي الأشياء التي غالبا ما تكون مبهمة بالنسبة للأشخاص الذين ليسوا في مجال العلوم. |
sıklıkla da insanları şaka yaparak kovardı. | TED | وكان غالبا ما يقيل الناس من العمل بنكتة، |
sıklıkla, onları korkutmaya yeter. Ama bazen bu tür yerler biraz uzlaşmasız olabiliyor. | Open Subtitles | في كثير من الأحيان هذا يكفي لاخافته لكن في بعض الأحيان يمكنه التعنت |
tamamı sıklıkla herkese iyilik etme kuralı olarak bilinen kavramda direnmiştir, kendine nasıl davranılmasını istemiyorsan diğerlerine de asla öyle davranma. | TED | أكدوا جميعًا على ما هو معروف في كثير من الأحيان كالقاعدة الذهبية: عامل الآخرين كما تريد أن يعاملوك. |
ve bu son kısım sıklıkla tarafsızlık prensibi olarak ifa edilir. | TED | وهذا الجزء الأخير هو غالبًا ما يوصف كمبدأ التجرد. |
Bu yolculuk sıklıkla, anti-kahramanın öldürülmesi ya da kitlenin bir parçası olmak üzere beyninin yıkanması ile son bulur. | TED | في أغلب الأحيان يتم قتل اللابطولي أو يتم غسل دماغه لكي يرجع منسجماً مع العامة. |
- Ne kadar sıklıkla Dr. Samuels's gidiyormuş? | Open Subtitles | ما هو عدد المرات التي ترى فيه الدكتور ساميول ؟ |
Ama en sıklıkla iki müdahalede bulunabiliyoruz ilaç dozlarını yeniden ayarlıyoruz. | TED | و يمكننا في أغلب الحالات التدخل بطريقتين, أولا ,نصلح لائحة الأدوية. |
Fakat orada, sıklıkla ifrat ve tefrit birbirine karışıyor. | TED | لكن هناك تعتبر أدنى من الحد الأدنى للمستويات وعادةً ما تتناقض مع أعلى المستويات. |
sıklıkla sadece birkaç slayt ya da bir filmin parçasını görürüz; ama bu varlıkların bir şey ifade eden sesleri var. | TED | وكثيرا ما نرى مجرد شرائح قليلة، أو فلم بسيط، لكن لدى هذه الكائنات أصوات تعني شيئاً. |
Günümüzde, siyasi değişikliği sıklıkla, tanımlanmış bölmelerde düşünüyoruz. | TED | حسنًا، عادة ما نفكر في التغير السياسي في قوالب محددة هذه الأيام. |
Salgınlar sıklıkla bir virüsün hayvandan insana geçmesiyle ortaya çıkar. | TED | تحدث الأوبئة عادةً عندما ينتقل الفيروس من الحيوانات إلى البشر. |
Kapılar ardında sıklıkla sözlü tacizle karşılaşıyorum. | TED | وغالباً ما تعرضت للهجوم اللفظي خلف تلك الأبواب. |
Ve sıklıkla, cezalandırılan kişi de tecavüze uğrayan kadının ta kendisidir. | Open Subtitles | وكثيراً ما يكون نموذج المرأة المغتصَبة هو من يقع عليه اللوم. |