BP petrol sızıntısı olduğunda, MIT de çalışıyordum ve petrol sızıntısını temizleyecek bir teknoloji geliştirme konusunda görevlendirilmiştim. | TED | حين حدث تسرب نفط بريتيش بتروليوم، كنت أعمل في إم آي تي، وقد كنت مسؤولا عن تطوير تقنية لتنظيف بقعة النفط. |
İçeriye gaz sızıntısını kontrol etmek için girdi dediler. | Open Subtitles | قبل انا ينفجر لقد قالوا انه ذهب ليتحقق من تسرب في الغاز |
Buradaki bu kokuya rağmen birisinin gaz sızıntısını duyabilmesine çok şaşırdım. | Open Subtitles | يفاجئني أن يلتقط أحد تسرب غاز عبر بقية الروائح هنا |
Yapışkan maddeyi test ettim ve altın saatin sızıntısını içeren kokain izleri buldum. | Open Subtitles | لقد فحصتُ المادّة اللزجة، ووجدتُ آثار للكوكايين تتفق مع التسرب من ساعة اليد الذهبيّة |
Soruşturmayla ilgili bilgi sızıntısını araştırma görevi bana düştü. | Open Subtitles | لقد قادت التحريّات بشأن التسريب إلى مختبري |
Gaz sızıntısını kontrol etmek istediğini söylüyor. Kadın da adamı içeri alıyor. | Open Subtitles | وقال أنّه يريد التحقق من تسرّب للغاز ومن ثمّ سمحت له بالدخول |
Video sızıntısını planladı gibi hissettiriyor. | Open Subtitles | لعلمك، أشعر وكأنّه خطّط تسريب هذا الفيديو. |
İlk gününü hatırlıyor musun hani BP sızıntısını? | Open Subtitles | أتذكرين أول يوم لك هنا، حادثة تسرب النفط في خليج المكسيك؟ |
Ve radyasyon sızıntısını kontrol altına almamıza yardım edecek bir şeyleri de yok. | Open Subtitles | ليس لديهم أي شيء بوسعه مساعدتنا في إحتواء تسرب إشعاعي كبير |
Ve radyasyon sızıntısını kontrol altına almamıza yardım edecek bir şeyleri de yok. | Open Subtitles | ليس لديهم أي شيء بوسعه مساعدتنا في إحتواء تسرب إشعاعي كبير |
Komşuları su sızıntısını ararken, rastgele mumyalanmış kalıntıları bulmuş. | Open Subtitles | علي عثر الجيران علي بقايا مُتحللة. وهم يبحثون عن مصدر تسرب المياه. |
Gerekçesi bir gaz sızıntısını gidermek olarak gösterilmiş, ama şehir kayıtlarında böyle bir sızıntının veya yapılan herhangi bir çalışmanın kaydı yok. | Open Subtitles | ولقد ذكرت الاوراق بأن السبب هو اصلاح تسرب الغاز ولكن المدينة لم تسجل أي تسرب من أي مكان عمل آخر |
İş bir su sızıntısını durdurmak ya da birini sıkıştığı yerden kurtarmak bile olsa fark etmiyor. | Open Subtitles | في مهمات مثل... منع تسرب المياه او مساعدة شخص للخروج من شقته |
1993 yılındaki zehirli atık sızıntısını takip eden 24 ay boyunca 26 çalışan kan kanseri benzeri hastalıklardan hayatını kaybetmişti. | Open Subtitles | في ال 24 شهر بعد التسرب المزعوم للنفايات المسممة مات 26 موظف بسبب أنواع مختلفة من سرطان الدم |
1993 yılındaki zehirli atık sızıntısını takip eden 24 ay boyunca 26 çalışan kan kanseri benzeri hastalıklardan hayatını kaybetmişti. | Open Subtitles | في ال 24 شهر بعد التسرب المزعوم للنفايات المسممة مات 26 موظف بسبب أنواع مختلفة من سرطان الدم |
Boru sızıntısını unutmadım. | Open Subtitles | لم أنسَ التسرب في الأنابيب لديك |
Benzin sızıntısını ilk başladığı yere kadar takip ettim. | Open Subtitles | لقد لحقت التسريب حتى موقعها الأصلي |
- Bu, bilgi sızıntısını açıklıyor. | Open Subtitles | حسناً .. ذلك يفسر التسريب |
Katherine sızıntısını kendi tamir etsin. | Open Subtitles | كاثرين" يمكنها إصلاح التسريب" |
Laboratuardaki gaz sızıntısını duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت عن تسرّب الغاز الذي حدث في المعمل. |
Bu çocuk, -muhtemelen on yaşından küçük- Bangladeş'te, dünyanın en büyük mangrov ormanının bulunduğu Sundarbans'ta petrol sızıntısını çıplak elle temizliyor. | TED | هذا طفل على الأرجح عمره أقل من 10 سنوات، يقوم بتنظيف تسرّب نفط و هوعاري اليدين، في سونداربانس، وهي أكبر غابة لشجر المنغروف في بنغلاديش. |
Gaz sızıntısını herkes fark eder... | Open Subtitles | مؤكد أن أي أحد كان ليلاحظ تسرّب غاز، |
Millet, gaz sızıntısını durdurdular. | Open Subtitles | حسناً, هيا بنا لقد أصلحوا تسريب الغاز. |
Birinci avantajı, istihbarat sızıntısını önler. | Open Subtitles | أولاً لن يكون هناك تسريب معلومات سرية ...وثانية |