Elimizde o panoda yer alanların hiçbiri hakkında sağlam bir kanıt bulunduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أننا نمتك أي دليل قوي ضد أي شخص على هذه اللوحة ماذا تقول يا (ريتشي)؟ |
Bu da sana sağlam bir kanıt verdi. | Open Subtitles | وهذا ما شكل دليل قوي عندك |
Bu katıksız ve sağlam bir kanıt. | Open Subtitles | فهذا دليل قوي وثابت. |
Ama sağlam bir kanıt olmadan Armstrong'un peşinden giderseniz ki bu benim yasal tavsiyemdir işleri patronunuz için daha kötü hale getirebilirsiniz. | Open Subtitles | (ولكن السعي خلف (أرمسترونغ بدون دليل قوي وهذة نصيحتي بناء علي خبرتي ستفعلون أشياء أسوأ بكثير من رئيستكم |
Bizimkiler, şüpheli olarak Zhang'de karar kıldı ancak istihbarat sattığına dair sağlam bir kanıt bulamadılar. | Open Subtitles | (وركز رجالنا على (زانغ ولكنهم لم يقدروا على اكتشاف دليل قوي على تسريبه للمعلومات |
- Bu sağlam bir kanıt. | Open Subtitles | هذا دليل قوي. |