Gerekli duyarlık miktarını sağlamak için pilotun uçakla birlikte inmesi gerekecek. | Open Subtitles | لضمان التفجير لابد من ان يهبط بها الطيار في المكان المحدد |
Uzaktan kumanda edilen araçların diğer gemilerden etkilenmemesini sağlamak için oldukça hızlı gidiyoruz. | TED | نذهب بسرعة كبيرة لضمان أن المركبات لن تتأثر بأي سفن أخرى. |
İşin büyük bölümü özel sektör tarafından yapılacak, bu durumda güvenliği sağlamak için stratejik bir iş bölümü yapılması gerekiyor. | Open Subtitles | سيتم إنجاز معظم العمل بواسطة القطاع الخاص إذن سيكون هناك قسم إستراتيجى للعمالة للحفاظ على السرية المطلوبة |
Ardından muhafaza edilen anahtarlar kuvvetli veri koruması sağlamak için kullanılabilecektir. | TED | يمكن استعمال الأرقام المحتفظ بها حينها لتوفير حماية معلوماتية قوية جدًّا. |
Tarih boyunca, farklı kültürler bunu sağlamak için çeşitli yöntemler kullanmıştır. | TED | عبر التاريخ استخدمت الحضارات المختلفة طرقاً متنوعة لتحقيق ذلك. |
Bütün Hıristiyanları birleştirecek dengeli bir barış sağlamak için devreye gireceğiz. | Open Subtitles | سوف نتدخل من أجل إحلال السلام العادل سنعيد توحيد كل المسيحيين |
En iyi akıllarımızdan bazıları şirket dünya görüşüne inancımızı sağlamak için görevlendirilirler. | Open Subtitles | بعض من أفضل العقول المبدعة تم توظيفهم لتأمين عقيدتنا بالرؤية العالمية للشركات. |
Seni seviyorum ama bana güvenmeni sağlamak için seninle evlenemem. | Open Subtitles | أحبك، لكن لا يمكنني أن أتزوجك لأجعلك تثق بي |
Örneğin, prenslere iktidarı ele geçirmek için gerekli tüm acımasızlıkları değerlendirip gelecekteki istikrarı sağlamak için tek bir hamlede yapmaları söylenir. | TED | على سبيل المثال، يطلب من الأمراء اعتبار جميع الأعمال الوحشية ضرورية للاستيلاء على السلطة، وإلزامهم بضربة واحدة لضمان الاستقرار في المستقبل. |
Polis teşkilatı sizin emniyetinizi sağlamak için her türlü önlemi alacaktır. | Open Subtitles | قسم الشرطةَ سَيَتّخذُ كُلّ الإجراءات المحتملة لضمان أمانِكَ. |
Sürecin güvenliğini sağlamak için her türlü önlem alınmıştır | Open Subtitles | لقد تم وضع الحراسة في أماكن معينة لضمان تأمين العملية |
İrtibatı sağlamak için birkaç kontrol noktası belirledik. | Open Subtitles | وستكون امامنا سلسلة من نقاط التفتيش للحفاظ على الإتصال |
Yüksek performanslı motorlada üst düzey yağlama sağlamak için kullanılır. | Open Subtitles | يستخدم للحفاظ على الذروة في المحركات ذات الأداء العالي |
Ben ve arkadaşlarım oradaki faaliyetlerimize izlenemez likidite sağlamak için Doğu'da para istiyoruz. | Open Subtitles | أنا وأصدقائي نريد مالًا في الشرق لتوفير سيولة لايمكن تعقبها، لأجل أنشطتنا هناك. |
Aslında, şaşırtıcı olarak Britanya'da kimsenin mezar yeri sağlamak için kanuni zorunluluğu yok. | TED | في الحقيقة، الشيء المثير للدهشة هو أنه لا يوجد الزام قانوني على أي شخص في المملكة المتحدة لتوفير مساحة للدفن. |
Ama hepimizin can attığı barışı sağlamak için hepimizin dahil olması gerekiyor. | TED | ولكن، لتحقيق السلام الذي نتوق له جميعًا، علينا جميعًا أن نشارك. |
Belki de hepimizi buraya tıkmak sadece güvenliğimizi sağlamak için değildir. | Open Subtitles | ربما لم يكن القصد من جمعنا بمكان واحد من أجل حمايتنا |
Kaçırılan aracının güvenliğini sağlamak için hangi somut adımları atıyorsunuz? | Open Subtitles | ماهي الخطوات العملية التي قـُـمتِ بها لتأمين القطع الأثرية المسروقة؟ |
Bu çocukça oyunlardan vazgeçmeni sağlamak için ne yapmam gerekiyor? | Open Subtitles | ماذا يجب أن افعل لأجعلك توقف هذه الأعمال الصبيانية؟ |
Şu anda daha iyi hissetmeni sağlamak için yapabileceğimiz herhangi bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك أي شيء يمكننا القيام به لتجعلك تشعر بأنك أفضل الآن؟ |
Goodchild'ler, Bregna'yı bir gelecek sağlamak için inşaa etti. | Open Subtitles | الجودشايلد بنى لنا بريجنا ليضمن لنا المستقبل |
Bu yeniden ayarlanabilir robotların sıra dışı türü günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için görünmez, sezgisel arayüzü sağlamak için bir platformdur. | TED | هذا النوع الفريد من الروبوتات القابلة لإعادة التشكيل هو في الحقيقة منصة لتوفير وسائل تواصل غير مرئية ليلبي احتياجاتنا بالضبط. |
Bense, bizim bu insanları özgür kılmak için varolduğumuzu düşünüyorum, ve bunu sağlamak için gidiyorum. | Open Subtitles | أنا أعتقد أن وضعكم موجود لتمنحوا هؤلاء الناس حريتهم. و سأذهب لأتأكد أنهم سينالوها. |
Yeni gibi görünmesini sağlamak için o jeli nasıl kullandığınızı biliyorum. | Open Subtitles | اعرف كيف استخدام مادة لأجعلها تبدو جديدة |
Amerika ve Rusya'nın seçtiği bir geçici hükümet barışı sağlamak için Doğu Slav Cumhuriyeti'ndeki yerini aldı. | Open Subtitles | حكومة مؤقتة مشكلة من الولايات المتحدة وروسيا ستقوم بإدارة شئون البلاد لحفظ السلام |
Her yerde Jaffa devriyeleri var, Latonalılar'ın sokağa çıkma yasağına uymalarını sağlamak için. | Open Subtitles | هناك فرق من الجافا تقوم بدوريات فى كل أرجاء المكان لتأكيد بقاء أهل لاتونيس تحت حظر التجول |
dünya genelinde adil ve eşitlikçi bir sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için bunları nasıl dağıtacağımıza, | TED | كيف سنعمل على توزيعها لنضمن التطور المستمر العادل للعالم بأكمله. |