Ve işte saatinin alarmını sekiz buçuğa kuruyor. | Open Subtitles | وها هي ساعته المنبهة يجلس في الثامنة و النصف |
madem Ted odaya dönmedi yepyeni saatinin kayışında niye kral dairesinin halısının ipliği bulundu? | Open Subtitles | لمّ ألياف البساط الجناح الرئاسى قد وجدت ملفوفة حول ساعته الجديدة؟ |
saatinin moleküler hızlandırıcı olduğu gibi bir şey söyledi. | Open Subtitles | لقد ذكر شيئا عن ساعته وعن مسرع الجزيئات او شىء أخر |
Ailemdeki hiç kimse, o aptal saatinin ne nerede olduğunu biliyor ne de umursuyor. | Open Subtitles | لا يعرف ولا يهتم أحد في عائلتي مكان ساعتك اللعينة |
Şiddetli bir elektromanyetik enerji alanı saatinin dişlilerini dondurmuş olabilir. | Open Subtitles | حقل طاقة كهرومغناطيسي حادّ قد يجمّد ساعتك |
Audrey'ye biyolojik saatinin ilerlediğinden şikayet ettiği zaman söylemişti. | Open Subtitles | لقد قالت هذا عندما كانت تتذمر ل اودرى بشأن ساعتها البيولوجية تدق |
saatinin mi yoksa rüzgarın mı kıçını çizdiğini asla bilemeyecek. | Open Subtitles | لن يتمكن من معرفة خدش ساعته او شسمونه؟ ؟ |
Bazen kulağıma saatinin sesi gelene kadar odada olduğunu bile anlamazdım. | Open Subtitles | وأحياناً ما كنتُ أعلم بوجوده إلى أن أسمع صوت ساعته قرب أذني |
Hep çocuk defterini kapattığını söylersin ve o, bir bebeğinizin olmasını o kadar çok istiyor ki saatinin tik taklarını duyabiliyorum. | Open Subtitles | لطالما قلتِ أنّكِ اكتفيتِ من انجاب الأطفال، و هو يريد طفلاً بشدّة لدرجة أنّي أسمع دقّات ساعته. |
Adamın saatinin altında bir halı teli varsa, neden herkes bunu bir suçlama silahı olarak kullanıyor? | Open Subtitles | أعني، لمَ كل الناس يرونه أنّه من الجُرم أن تكون هناك ألياف سجاد تحت ساعته ؟ |
Hayır. Bana yakında duran adamın kol saatinin durduğunu görebildim. | Open Subtitles | كلا، الرجل الذي كان قريباً مني، تمكنتُ من رؤية ساعته الواقفة. |
Bej renkli dokular... saatinin kordonunda bulundu. | Open Subtitles | ألياف صوفيّة علقت على جلدة ساعته. |
Kaptan Hook'un timsahın saatinin tik-tak'ından... onun yakınlarda olduğunu anladığını biliyormusunuz? | Open Subtitles | هل تعلم كيف كان (كابتن هوك) أن يسمع خصمه التمساح من دقات ساعته في (كروك سبيلي)؟ |
Havuza düştüğünde saatinin çalışmasının durması gibi. | Open Subtitles | الامر اشبه بالسقوط في المسبح و تتوقف ساعتك عن العمل |
- Sekizi beş geçiyor. - saatinin hızlı olmadığına emin misin? Belki. | Open Subtitles | الثامنة وخمس دقائق- أنت متأكد أن ساعتك مضبوطة؟ |
saatinin içinde buldum. | Open Subtitles | وجدتها بداخل ساعتك تبدو وكأنها نوعاً من... |
...şimdi benim saatim senin saatinin arkasından geliyor... 47 saniye. | Open Subtitles | ...و الان ساعتي ...متأخرة عن ساعتك ب 47ثانية |
2 saniyeden fazla bir süre boyunca saatine baktığını farkettim... saatinin dijital olduğunu anlayana kadar. | Open Subtitles | لقد اكتشفت انها نظرت فى ساعتها ثانيتين اطول من اللازم قبل ان تكتشف انها تردتد ساعة رقمية |
saatinin çalıştığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنين أن قطار العمر يسير بكِ؟ |
Savcı, ölüm saatinin 9:20 olduğunu teyit etti. | Open Subtitles | الطبيب الشرعي قال أن وقت الوفاة كان حوالي 20 : 9 |
Karaciğer ısısı ölüm saatinin 06:00 olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | حرارة الكبد تدل بأن وقت الوفاة كان في تمام السادسة |
Aynı tel Keith Summers'ın saatinin altında da çıktı. | Open Subtitles | نفس تلك الألياف التي وُجدت (في ساعة معصم (كيث سامرز |
Bu çocuğu biyolojik saatinin kurbanı etme. | Open Subtitles | لا تجعلي تلك الطفلة ضحيةَ ساعتكِ البيولوجيّة |