Nasıl olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyorum. | TED | لا أستطيع الإنتظار لمعرفة ما سيبدو عليه ذلك. |
Büyüyüp kim olduğumu ve ne yapmak istediğimi öğrenmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الانتظار حتي انضج تماما واعرف من انا وماذا اريد |
İşte ben bugün size ekranda ne gördüğümüzü değiştirmenin mümkün olduğunu söylemek için burdayım ve oraya ulaşmamız için sabırsızlanıyorum. | TED | حسنًا أنا هنا اليوم لأخبركم أنه ليس من الممكن فقط تغيير ما نراه على الشاشة لكنني أتوق لوصولها إلى ذلك. |
Evet, çok hoş. Ben de isim seçmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أجل ، جميل للغاية لا أستطيع الانتظار حتى أختار اسماً |
sabırsızlanıyorum. Bir dahaki sefere dikkatimi çekmek istersen, araman yeterli. | Open Subtitles | لا أطيق الانتظار إذا أردتِ لفت انتباهي في المرة القادمة |
Şükran Günü'nde evde olmak için sabırsızlanıyorum. Sen gidiyor musun? | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار للعودة للبيت لعيد الشكر هل ستذهب للبيت؟ |
Seni o şapkalardan giyerken görmek için sabırsızlanıyorum. Sana çok yakışacaktır. | Open Subtitles | . لا أستطيع الإنتظار لرؤيتك ترتدي واحدة ستكون وسيماً للغاية |
Yabanda geçirdiğim bu günlerin ardından, Portman Meydanı'na dönmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | إني بالتأكيد لا أستطيع الإنتظار للعودة إلى منطقة بورتمان أن أكون بالأحراش إنه مثير جداً |
Vahşi yerlerde dolaştıktan sonra Portman meydanına dönmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | إني بالتأكيد لا أستطيع الإنتظار للعودة إلى منطقة بورتمان أن أكون بالأحراش إنه مثير جداً |
İltihap kapmış ayak tırnağımı sıcak bir küvete daldırmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الانتظار للحصول على حمام ساخن ونقع هذه الاظافر الملوثه |
Kendimiz hakkında? Öğrenmek için sabırsızlanıyorum. | TED | حقاً انا .. لا استطيع الانتظار لمعرفة ذلك. |
Senin alıcın olmak için sabırsızlanıyorum. Ve senin hissettiklerini hissetmek için. | Open Subtitles | أتوق لإستلام كل ما لديك و أتوق لأشعر بما تشعر به |
Gerçek raporu yayınladıklarında, yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | صحيح، أتوق إلى رؤية تعابير وجهه حين يُبث تقرير المحاصيل الأصلي |
sabırsızlanıyorum. Bu kuru üzümlü kek. - Hardalın tadı ağzına geldi mi? | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار إنها كعكة الزبيب الكروية هل تستطيع تذوّق الخردل ؟ |
Yeni sesimi arkadaşlarımla kullanmak için sabırsızlanıyorum. | TED | لا أستطيع الانتظار لاستخدام صوتي الجديد مع أصدقائي. |
Nestor'a söylemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هذه ليلة حظنا لا أطيق الانتظار حتى أخبر نيستر |
Ve şimdi yüzmeyi çok seviyorum. Yüzmeye gitmek için sabırsızlanıyorum. | TED | والأن أحب السباحة. لا أطيق الإنتظار حتى أسبح ثانياً. |
Balo kraliçeliğini Nelly'ye kaptırdığı zaman Blair'in yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤية وجه بلاير عندما تخسر ملكة الحفلة أمام نيلي |
Biliyor musun, o elbiseyi almak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أتعلم, لا أُطيق صبراً للحصول على ذلك الفستان |
Bu adanın nelere kadir olduğunu sana göstermek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أنا متشوق أن أريك ما يمكن أن تفعله هذه الجزيرة |
Anlaşmaya vardık gibi görünüyor. Bu işi tamamlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | . يبدو أن لدينا اتفاق هنا . اتطلع الى فعلها |
Sevillia'ya gitmek için sabırsızlanıyorum. Bahse girerim sen de seveceksin. | Open Subtitles | أتشوق للذهاب إلى سافيليا ، ستحبينها و ستحبين أصدقائي أيضاً |
Ve kanun gücü yaptırımlarına çağdaş yaklaşım hakkındaki görüşlerimi paylaşma fırsatı için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | و أتطلّع قدماً للفرصة كي أشارك . أفكاريّ بشأن النهج الحديث لإنفاذ القانون |
Yarın çıkıyorum. Çocuklarımı görmek için sabırsızlanıyorum. Çocuğun var mı? | Open Subtitles | سأخرج غدا، لا يمكنني الإنتظار حتى أرى أطفالي، أرزقت بأطفال؟ |
Sizin meşhur sihirli iksirinizin etkilerini görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | إنني متشوقة لرؤية النتائج لشرابكم السحري الشهير |
sabırsızlanıyorum. Sen ne düşünüyorsun? Sence ne yapmalıyım? | Open Subtitles | أنا متحمسة ما الذي تظن بأنه يجب علي فعله |