Sadece bu değil. DC bölgesinden de otobüslerle yüzlerce protestocu getiriyorlar. | Open Subtitles | ليس هذا فحسب ، فهم ينقلون مئات المتظاهرون بالحافلات من العاصمة |
İkinizin yaptığı bu bilgisayar bir sanat eseri ama Sadece bu değil, aynı zamanda satacak da. | Open Subtitles | إن الحاسوب الذي ,بنيتماه تحفة فنية و ليس هذا فحسب, سيباع |
Sadece bu değil, beni değerli gücüyle ödüllendirdi. | Open Subtitles | ليس ذلك فقط ، بل وجد أني من يستحق قوته |
Bu doğru mu? Sadece bu değil. Fransız Kralı tutsak alındı. | Open Subtitles | ليس هذا فقط , فقد أسر الملك الفرنسي في ساحة القتال |
Sadece bu değil biz ayrıca, ona sanki üzerimizden köpük alınır gibi bir yönetme koduyla katlanmak zorundayız. | Open Subtitles | لكن هذا ليس كل شيء. في النهاية ، نحن ضباط الشرطة علينا أن نتركهم يفعلون ما يحلو لهم. وأحيانا علينا حتى أن نحميهم. |
- Durum bu mu? - Evet, ama Sadece bu değil. | Open Subtitles | هل ذلك السبب نعم ولكن ليس فقط ذلك |
Sadece bu değil... sen bana sevmiş numarası yaptın. | Open Subtitles | ليس فقط هذا إختلقت حبك لي |
Hatta Sadece bu değil - kan - yani pompalama sistemi - hemen her sene kapanıyor. | TED | ليس ذلك فحسب ، بل على القمة -- شريان الحياة -- ان نظام السباكة -- يقفل كل سنة أو نحو ذلك. |
Evet, Sadece bu değil, bana ne dedi biliyor musun? | Open Subtitles | نعم, وليس ذلك فحسب, هذا ما قالته لي... |
Sadece bu değil, bu adamın hydrophenanthren başına cyclopentano düzeyleri çok yükseltilmiş. | Open Subtitles | ليس هذا فحسب ... يملك هذا الرجل معدلات مرتفعة جداً من فوق هيدريد فينانثرين السيكلوبنتان |
Sadece bu değil. | Open Subtitles | ليس هذا فحسب .. |
Hayır Sadece bu değil. | Open Subtitles | . حسناً , ليس هذا فحسب |
Sadece bu değil, ayrıca... | Open Subtitles | .. ليس هذا فحسب , لكن أيضاً |
(Alkış) Sadece bu değil, tüketici gücü ya da tüketici kampanyası diğer ülkerde ve sektörlerde de büyüdü, çikolata, elma, ayakkabı -- ve dahası. | TED | (تصفيق ) ليس هذا فحسب بل إن حملة المستهلك ، أو قوة المستهلك نمت في بلدان أخرى وغيرها من الصناعات، ربما الشكولاتة ، وربما الملابس ... ربما الأحذية .. ذهبت أبعد من ذلك |
Sadece bu değil, beni değerli gücüyle ödüllendirdi. | Open Subtitles | ليس ذلك فقط ، بل وجد أني من يستحق قوته |
Sadece bu değil. Pek çok şey başardı. | Open Subtitles | ليس ذلك فقط , لقد قام بإنجاز كبير |
Konu Sadece bu değil. Ben de bunu Brian'dan kaptım. | Open Subtitles | ليس هذا فقط لكن انا ايضا اخذت المرض من براين |
Ve Sadece bu değil, bizim otonom araç filomuz da cep telefonu şebekesine dayanmaktadır. | TED | ليس هذا فقط ولكن أسطولنا من المركبات تعتمد على تلك الشبكة الخلوية |
Endişelenmeniz gereken Sadece bu değil. | Open Subtitles | هذا ليس كل شيء عليك أن تقلق حوله |
Sadece bu değil. Onun yokluğundaki rolümü de hatırlattı. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك دوري في عدم وجوده معنا |
Sadece bu değil... | Open Subtitles | انه ليس فقط هذا |
Sadece bu değil, şiddet içeremez. | Open Subtitles | ليس ذلك فحسب, أنا لااريد ان اكون عنيف. |
Ayrıca Sadece bu değil, anti-serum organlarını iyileştirdi. | Open Subtitles | وليس ذلك فحسب ، أعضاءه شفيت |
Dahası, bu kadar değil, Sadece bu değil, ayrıca gerçekten çok, çok çalışmalısınız. | TED | وليس هذا فقط ,, ليس هذا فقط .. إنما يتوجب العمل بكل إصرار بكل ما تحمل الكلمة من معنى |
Sadece bu değil. | Open Subtitles | انه لَيسَ فقط ذلك. لا؟ |