böylece tüm engelleri aşacaksın... tüm problemlerin kaybolacak, zafer senin olacak... sadece senin. | Open Subtitles | وبعد ذلك ستتخطي كل الصعاب كُلّ مشاكلكَ سَتَختفي، النصر سَيَكُونُ لك... فقط لك. |
Ama onun hepimizin sırrını saklayacağına inanıyorsun, bu sadece senin sırrın değil. | Open Subtitles | ولكن كنت أثق به مع السرية هذا هو كل شيء لنا، وليس لك فقط. |
Ben böyle bir şeyi sadece senin için yapardım herhalde. | Open Subtitles | لن أعمل مثل هذا إلا إن كان من أجلك فقط |
Neden öyle olduğunu görmek istiyorum -- sadece senin öyle olduğunu söylemen? | TED | أريد أن أرى لماذا أنت فقط تقول ذلك؟ هذا لا يكفي. |
sadece senin kafanın içinde varolduğumu düşünüyorsun. Bu görüşü anlayabilirim. | Open Subtitles | انت تعتقد اننى غير موجود سوى في عقلك انت فقط |
sadece senin yürütebileceğin türden bir kuşatma var. Ama yalvarırım elini çabuk tut. | Open Subtitles | هناك حصار أنت وحدك من يمكنه رفعه ولكني أتوسل لك أن تسرع |
sadece senin için koca bir liste. | Open Subtitles | ألن في بي زيتا. قائمة كاملة لكِ فقط. |
Hayır, başka birisi olmalı. sadece senin kaykayla ilgileniyorum ben. | Open Subtitles | لا ربما شخص آخر أنا مهتم فقط في لوح التزلج |
Yarınki görev sadece senin için değil uchiha klanı içinde önemli | Open Subtitles | مهمة الغد ليست مهمة لك فقط بل للعشيرة أيضاً |
Sorun şu ki, sadece senin onu isteyip istemediğinde kararsız. | Open Subtitles | هذه هي المشكله انها تظهر لك فقط ما تريدك أن تعرفه انها سريه للغايه |
Kalıbımı basarım bu kuş kötü bir alamet; sadece senin için. | Open Subtitles | أراهن أن هذا الطائر نذير نحس وهي من أجلك فقط. |
Kalıbımı basarım bu kuş kötü bir alamet; sadece senin için. | Open Subtitles | أراهن أن هذا الطائر نذير نحس وهي من أجلك فقط. |
O şarkıya sadece senin için çalışmıştım. | Open Subtitles | أنا كنت أتدرب على تلك الأغنية من أجلك فقط |
Biliyor musun, eğer Hurlian taşının varlığını bilmiyorsan, bu sadece senin cehaletini gösterir. | Open Subtitles | أتعرف أنت فقط تكشف جهلك إذا لم تمنح معرفه حجر الهيرليان |
sadece senin kafanın içinde var olduğumu düşünüyorsun. | Open Subtitles | انت تعتقد اننى غير موجود سوى في عقلك انت فقط |
sadece senin için çok normal bir sorun oluyor. | Open Subtitles | أنت وحدك من ترى المشكلة في الأشياء العادية |
Bu çok tehlikeli olacağı anlamına geliyor, sadece senin için değil, ama arkadaşların için de. | Open Subtitles | انه يعني أن يكون خطيرا جدا ليس فقط لك لكن لأصدقائك أيضا |
Özel bir istek aldım; sadece senin için. | Open Subtitles | هناك طلب خاص , لكِ فقط |
Bir şey yapmadın sen o sadece senin mekanındaydı. | Open Subtitles | أنت لم تفعل شيئاً. لقد كانت فقط في منزلك. أنت لم تفعل شيئاً, أليس كذلك؟ |
Bu konuda Beyaz Saray'ın bizi desteklemesi çok önemli, sadece senin değil. | Open Subtitles | لكن من المهم أن يدعمنا البيت الأبيض في هذا، ليس فقط أنت. |
Benim dünyamda, ayrıldığımda sadece senin yaşındaki çocukların sakalı vardı. | Open Subtitles | في عالمي ، حينما تركته ، فقط الفتيان بعمرك فقط من يلتحون |
Takımda niçin sadece senin vücudunda DNP bulunmadığını açıklayabilirmisin? | Open Subtitles | هل يمكن ان توضح لماذا أنت الوحيد على الفريق الذي لم يكن لديك في نظام لها؟ |
sadece senin bunu hafife almadığını bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف فقط أنك هذا شيء لم تعاني منه مؤخراً |
sadece senin Lise deniklik testini gecmen lazim. | Open Subtitles | يتوجب عليك فقط ان تجتاز امتحان التأهيل للمرحلة الثانوية نعم. |
"Bu senin içindedir, bu sadece senin duyabildiğin bir sestir." | Open Subtitles | إنه بداخلك الصوت الذي لا يمكن لأحد سواك أن يسمعه |
Lily annemin savunmasını sabote ettiğinden sadece senin, anlaşmamıza bağlı kalmana ihtiyacım var. | Open Subtitles | انا فقط اريدك ان توفّي باتفاقنا |