Bu bahsettiklerim kulağa ne kadar korkunç gelse de, daha da kötüleri olmakta, çünkü Sahtecilik, teröre bile kaynak oluşturuyor. | TED | وبينما التفكير في هذين الشيئين مروع جدََا، الوضع يزداد سوءا، لأنه حتى التزوير يمول الإرهاب. |
Gizli oylama yöntemi tehdit, Sahtecilik ve benzeri yöntemlerle bir araç haline getirilmişti. | Open Subtitles | الأن , بدأت ألية التهديد و الدعايه و الخداع و التزوير فى العمل بكفاءه مطلقه |
Tamam. Alo, evet. Sanatta Sahtecilik departmanı lütten. | Open Subtitles | مرحبا,لوسمحت صلني بقسم مكافحة تزوير الفنون |
Ben de bir Sahtecilik davasında çalıştığımızdan bahsettim ve araştırmalarına girmem için yalvardılar. | Open Subtitles | ذكرتُ أنّنا كنا نعمل على قضية تزوير وترجوتُ إنضمامي لتحقيقهم. |
Sahtecilik. O zaman bir kalpazana ihtiyacımız var. | Open Subtitles | من بقايا مزورة هذا يعني أننا بحاجة إلى مزوّر |
Kargo hırsızlığı, Sahtecilik ve şantaj gibi işlerle meşguller. | Open Subtitles | يتعاملون في سرقة البضائع، التزوير والابتزاز. |
Bir konuyu açıklığa kavuşturalım. Sahtecilik federal bir suç. | Open Subtitles | حسنا، دعني أستوضِحُ أمراً، التزوير عبارة عن جناية فدرالية. |
Çoğu insan evlere giren, Sahtecilik yapan ve silahlı suç işleyen birini işe almaz. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير ممن يودون توظيف سباك أمضى وقته في الكسر والإقتحام التزوير و تهمة السلاح |
Sahtecilik, zimmete para geçirme, İki uyuşturucu suçlaması. | Open Subtitles | التزوير والاختلاس وادانتان بالمخدرات |
Sahtecilik ve casusluk yüzünden biraz endişeliyim. | Open Subtitles | أشعر بالقلق من ناحية التزوير والتجسس |
kimlik hırsızlığı, Sahtecilik ve kalpazanlıkta ustaydı. | Open Subtitles | بارع في سرقة الهويات التزوير والتزييف |
Belgede Sahtecilik yapma, taklit ve üretimde bir uzmandır. | Open Subtitles | إنه خبير في تزوير الوثائق التحريف و التلفيق. |
Ama bu yaptığımızla, üç kıtaya yayılmış bir Sahtecilik ağının ucundaki bir piyona ulaşırız sadece ve tamamı sökülür umuduyla çekmeye başladığım ilk gevşek bir ilmektir bu. | TED | لكن هذا سيكشف أنه كان مجرد أداة في نهاية شبكة تزوير تمتد عبر ثلاث قارات، وأنه كان مجرد خيط طويل أنا بدأت في سحبه على أمل ان كل هذا سيكشف أمره. |
Lateesha, FBI'nin Sahtecilik olayının peşinde olduğunu sanmış sahte kimlik olayı. | Open Subtitles | (افترضت الشرطة الفيدرالية أنه ل(لاتيشا دور في الجريمة جريمة تزوير البطاقات |
Seni bir Sahtecilik operasyonunda suç ortağı olarak tutukluyorum. Neden tutuklanıyor? | Open Subtitles | أنا أعتقلك كمتآمر في عملية تزوير. |
Bu noktada, kredi kartı bilgilerinde Sahtecilik yapılmış olması mümkün mü? | Open Subtitles | هل من الممكن أن تكون تفاصيل بطاقته مزورة بتلك اللحظة؟ |
Kayıtlarda Sahtecilik oldu mu, bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أدري من الممكن أن تكون السجلات مزورة |
Cazibe bir Sahtecilik şeklidir, ama bu Sahtecilik belirli bir amaca ulaşmaya yönelik çalışır. | TED | الابهار هو نوع من التزييف لكنه تزييف لتحقيق هدف معين |
Bu durumda şerif Elias Thompson bana seçim kayıtlarında Sahtecilik yapmamı... | Open Subtitles | في وقت ما قام المأمور "إلياس طومسن" بأمري بتزوير |
Omuzlarında galaksi olan bir Generale belgede Sahtecilik yapıp yalan söyledim. | Open Subtitles | لا تشكرني، كان علي أن أزيف وثائق لأختلق أزمة وأكذب على عقيد يحمل أوسمة |
Üçüncü dünya ülkeleri ya belgelerde Sahtecilik yapar, ya da kalpazanlık. | Open Subtitles | كل ما يتطلبه هو جنرال من العالم الثالث على جدول الرواتب أو مزور ممتاز. |
Eş dayağı, kimlikte Sahtecilik ve metamfetamin bulundurma. | Open Subtitles | للتعاطي، وتزوير الهوية وحيازة الميثامفيتامين |