Bu küçük katil makinelerle, Kadimler düşmanlarını bile aşan bir saldırganlık icat ettiler. | Open Subtitles | أطلق القدماء عدوانية شديدة تفوق حتى عدوهم |
Hastalar iki yıl içinde ölür ama bu zaman içinde, saldırganlık veya aşırı mutluluk dönemleri... | Open Subtitles | المرضى بهذا المرض ،يموتون خلال سنتان ولكن خلال ذلك الوقت فيمكنكِ توقع تصرفات عدوانية أو شعوره بالنشوة |
Bu çok fazla saldırganlık içeriyor. | Open Subtitles | الكثير من العدائية. الكثيرُ من الغضب. الكثير من الحنق. |
İşte saldırganlık ve şiddetin geldiği yer orası. | Open Subtitles | تلك حيث تكون المشاعر العدائية الذى يأتى منها العنف |
Atının üstünde korkudan titreyen bir general yerine kanında saldırganlık akan bir general olmasını isterim. | Open Subtitles | أنا أفضل قائد العدوان في دمه عن الذي يهتز من خوفه على فرسه |
Sonunda saldırganlık eğilimi yüzünden onu Bay Sivri'yle tanıştırmam yerekti. | Open Subtitles | قبل أن تظهر عليه الميول العدوانية و يجبرنى على قتله |
Histeri, ileri derecede saldırganlık ve bazılarında intihara meyil. | Open Subtitles | الهستيريا، عدوانية للغاية. الانتحار في الماضي بالنسبة للبعض. |
Bu devam eden sistematik, ve sınır aşırı olan şey saldırganlık suçudur. | Open Subtitles | هذه جريمة عدوانية مستمرة و منهجية و تخترق الحدود |
iPod'umu taktım, biraz müzik dinledim, kendimi olabildiğince saldırgan buldum -- fakat kontrol edilebilen bir saldırganlık -- ve daha sonra kendimi o suya hızla attım. | TED | وضعت جهاز الآي بود خاصتي، واستمعت لبعض الموسيقى جعلت نفسي عدواني بأقصى ما أستطيع لكن عدوانية متحكم بها ثم ألقيت بنفسي في الماء |
Ekşi, agresif tatlar, hayatındaki önemli birine karşı bilinçaltında saldırganlık duyduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الحموضة، النكهة العدوانية، أنتِ توجهين العدائية نحو شخص مهم في حياتك |
Ekşi, agresif tatlar, hayatındaki önemli birine karşı bilinçaltında saldırganlık duyduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الحموضة، النكهة العدوانية، أنتِ توجهين العدائية نحو شخص مهم في حياتك |
Ama naif saldırganlık ve etkili saldırganlık arasındaki farkı öğrenmelisin. | Open Subtitles | عليك أن تتعلم الفرق بين العدائية الساذجة وتلك الفعالة |
Atının üstünde korkudan titreyen bir general yerine kanında saldırganlık akan bir general olmasını isterim. | Open Subtitles | أنا أفضل قائد العدوان في دمه عن الذي يهتز من خوفه على فرسه |
Üreme mevsiminde erkek Balinalardaki saldırganlık şimdi Köpekbalığına doğru yönelmiş gibi duruyor. | Open Subtitles | العدوان الذي كان يستخدمه ذكور الحيتان أمام بعضهم في موسم التوالد يبدو أنه موجّه لأسماك القرش |
Hastanın akli dengesi kötüleşebilir saldırganlık ve karışıklıklar olabilir. | Open Subtitles | يمكن ان تتدهور صحة المريض العقلية مما يؤدى إلى العدوان والارتباك. |
saldırganlık mantıksızdır. Bunu değiştirin. | Open Subtitles | العدوانية غير مفيدة ولا منطقية سيتم تعديلك |
Her neyse, bir bardaki tesadüfi saldırganlık sıradışı değildir. | Open Subtitles | على اي حال ، العدوانية في الحانة ليست شيء غير عادي |
Ama İngiltere, saldırganlık kurbanı olduğunu söylemeyen tek büyük güçtü. | Open Subtitles | لكن بريطانيا ، كانت القوة العظمى الوحيدة التي لا يمكنها الادعاء أنها كانت ضحية للأعمال العدوانية |
Hikâyedeki moronların nezaketine epey saldırganlık. | Open Subtitles | ومستوى عالي للغاية من الشراسة بفضل أولئكَ الحمقى في قسم الحبكة. |
Etkenin yolu üstünde olan anormaller, hızla başlayan klinik paranoya ve aşırı derecede saldırganlık gösteriyorlar. | Open Subtitles | تبدي الطفرات بمرور الزمن حالات اضطراب ذهني, و عدوانيّة غير مبررة |
O merdivenden bugünkü tüm siyasetçiler aynı görünüyor ve politika giderek sosyal uyumdan çok saldırganlık ve kötümserliği harekete geçiren bir spora benziyor. | TED | و بالمراقبة من تلك المدرجات، كل السياسيون اليوم يبدون متشابهين، و أصبحت السياسة تمثل رياضة تحفز المزيد من العنف و التشاؤم ، اكثر من التماسك الاجتماعي و الرغبة في دعم المدنية. |