Anita derin bir iç çekti, gözlerini kapattı, kafasını salladı, kalbime saplanan, acı bir şekilde açık, ve nihai bir sesle cevap verdi. | Open Subtitles | أخذت أنيتا نفسا عميقا أغلقت عينيها ثم هزت برأسها و قالت بلهجة متألمة و واضحة |
Seni görmek istedi, birkaç telefon etti sonra sihirli değneğini salladı ve puf! | Open Subtitles | يريد ان يتحدث معك لذا قام ببعض الاتصالات و لوح بعصاه السحرية و بوف |
Sonunda, kolumu biraz sarsarak başını üç kere aşağı yukarı salladı. | Open Subtitles | ثم هز ذراعي برفق, وهز راسه ثلاث مرات يرفعه ويخفضه وهكذا |
Asker nazikçe başını salladı. Sonrasında beni tamamen gözardı etti. | Open Subtitles | وما أن رأنى حتى أومأ برأسه ناحيتى بتهذيب شديد ثم تجاهلنى كلية |
Sonra, söylentilerin arasında başka bir gümbürtü caddeyi salladı. | Open Subtitles | مـا يصل إلى 161/2 قبل أن يُغلق على 17 معركـة أخرى اللّيلة ... هزّت الشارع |
Tüm arenayı salladı. Hammer'in hatasını affedecek gibi değil. | Open Subtitles | ذلك هزّ كل مَن في الصالة لكن (دايفد) لن يغفر لأخطاء (هامر) |
Kollarını salladı ve yaklaşık iki saattir bağırıyormuş gibi hissetti. | TED | لوحت بذراعيها وشعرت بأنها ظلت تصرخ لساعتين |
Ya dün gece. Dün gece el salladı mı? | Open Subtitles | و ماذا عن ليلة امس, هل لوّح لك ليلة امس ؟ |
Boyu iki buçuk metre falandı heralde, ve tek eliyle beni yere yapıştırabilirmiş gibi görünüyordu, ama bunun yerine başını salladı ve "Hey, gerçekten güzeldi. Teşekkürler." dedi. Bir aydınlanma oldu. | TED | ربما طولها ثمانية أقدام وبدا وكأنها قادمة لكي تضربني بيد واحدة لكن بدلا من ذلك هزت لي رأسها وقالت : " لا تخافي لقد شعرت بذلك .. " وهنا امتثلت للمسرح |
Annem başını salladı ve şöyle dedi: "Zavallı John." | Open Subtitles | والدتي هزت رأسها وقالت جون المسكين |
Suçlamalar çekirdek için Wall Street salladı yaklaşık 14 milyar dolar olarak yatırım Michov ile hesaba olan için . | Open Subtitles | التهم هزت بورصة وول ستريت" فيّ الصميم" ما يقرب من 14 مليار دولار استثمرت وأصبحت "في عداد المفقودين من قبل شركة "ميكوف |
Anlamadım, önce ellerini salladı, sonra da arabanın önüne atladı. | Open Subtitles | لست أفهم، لقد لوح بيديه ثم قفز أمام السيارة |
Hadi, al bu ateş parçasını. Sabahtan beri kılıç salladı zaten. | Open Subtitles | يمكنك أن تأخذيه، فقد لوح بالسيف طوال ساعات |
Gerçekten de listeyi büyükbabamla paylaştığımda, onaylarcasına başını salladı. | TED | وبالفعل، عندما شاطرت القائمة مع جدي، هز رأسه معترفاً. |
Oğlum bana baktı, kafasını salladı ve şöyle dedi, "Teşekkürler anne." | TED | نظر إلي ابني، هز رأسه ثم قال: "شكرا، أمي." |
Kayıtlara geçsin Bay Alderson kafasını aşağı yukarı evet anlamında salladı. | Open Subtitles | دع عرض قياسية، أومأ السيد آلدرسن رأسه صعودا وهبوطا تشير إلى "نعم" |
Tekrar, kayıtlara geçsin Bay Alderson kafasını aşağı yukarı evet anlamında salladı. | Open Subtitles | مرة أخرى، والسماح للعرض قياسية، أومأ السيد آلدرسن رأسه صعودا وهبوطا تشير إلى "نعم". |
Sadece kafasını salladı. | Open Subtitles | فقط .. هزّت رأسها |
"Walter, neden aşağı inmiyorsun?" dedim. Sadece kafasını hayır diye salladı. | Open Subtitles | قلتُ له: "(والتر)، لم لا تنزل؟" لكنه هزّ رأسه مُمانعًا |
Bana el salladı ve sonra boom. | Open Subtitles | لوحت علي وبعد ذلك... الإزدهار. |
Özgürlük Anıtı ona benzeyen iki kişiye "Hoşçakalın" diye el salladı. | Open Subtitles | بعد أن رأى صفاته فينا، تمثال الحرية لوّح لنا بود |
Düzen kafalı kafasını salladı. | Open Subtitles | اجلب مقطع أحمق نظرية الكون وهو يومئ برأسه. |
O gece hastaneden eve döndüm, yaşlı Leo beni görmek için sabırsızlanıyordu kuyruğunu salladı, dili dışardaydı, ve hep yaptığı gibi sırt üstü yattı. | Open Subtitles | عدت ذلك اليوم من المستشفى فركض "ليو" العجوز لإستقبالي وهو يهز ذيله ويمد لسانه كما يفعل في العادة |
- Şu acayip tip bana el salladı. | Open Subtitles | - أن هذه البطة ذو المظهر العليل - يلوح بيده لى هكذا |
Bn. Dewey bunu duydu, ve kafasını umutsuzca salladı diğer yandan iş arkadaşları birbirini destekledi ve onaylarcasına kafa salladı. | TED | لقد سمعت السيدة ديوي هذا وهزت رأسها محبطة بينما كان باقي المدرسين يشجعون بعضهم البعض ويهزون رؤوسهم موافقة لما يقال |
Kendisini göreceklerini umarak kollarını havaya salladı, ama uçaklar çok geçmeden gitmişti. | TED | ولوحت بذراعيها آملة بأن يروها لكن الطائرات اختفت سريعاً. |
Bunu yaptığı zaman, baykuş kanadını kaldırdı ve ona salladı. | TED | وعندما قامت بذلك، رفع البوم جناحه ولوّح لها. |
Niles, bu kadar kaba olma. Adam bana el salladı işte. | Open Subtitles | لوّحَ الرجلُ بشكل واضح لي أولاً. |