Fikir, bir üründen çok fazla sayıda üretip taleple satılmak üzere onları depolamaktı. | TED | كانت الفكرة بأننا بإمكاننا تصنيع الكثير من منتج واحد ويتم تخزينه ليتم بيعه مع الطلب |
Ama bir işe yaramıyor çünkü satılmak için verileri silinmiş. | Open Subtitles | لكنّه بدون فائدة لأنّه بياناته قد مسحت ليعاد بيعه. |
Muhtemelen satılmak için yeterince sağlıklı değildi. | Open Subtitles | ربما لأنه لم يكن بصحة جيدة كفاية ليتم بيعه. |
Seçilmeyen kişiler Han'ın divanına satılmak üzere Maliye Bakanı tarafından gönderilecekler. | Open Subtitles | وسيتم تسليم اللاتي لم يتم اختيارهن إلى وزارة المالية ليتم بيعهن إلى بلاط خان |
Seçilmeyen kişiler Han'ın divanına satılmak üzere Maliye Bakanı tarafından gönderilecekler. | Open Subtitles | وسيتم تسليم اللاتي لم يتم اختيارهن إلى وزارة المالية ليتم بيعهن إلى بلاط خان |
Gerçekten satılmak istenen ürünün önüne konur. | Open Subtitles | ثم وضعها أمام العنصر الذي يريد حقاً بيعه. |
Bunun, 850 milyon dolara adı belli olmayan bir alıcıya satılmak üzere olan bir şey için kullanılan bir şifre olduğunu sanıyorum. | Open Subtitles | نعم... يبدو انه رمز لشيء سوف يتم بيعه مقابل |
Kraznys mo Nakloz'dan çaldığınız Lekesizler en yüksek teklifi yapana satılmak üzere burada kalacak. | Open Subtitles | جيشُ الأطهار الذي قُمتِ بسرقته من (كرازنيس موناكلوز) سيبقى ليتم بيعه مُجدّدًا لصاحب أعلى سعرٍ في المزاد. |
(Kahkahalar) Migren baş ağrıları olan hastalara satılmak üzere ilk taşınabilir TMS cihazının tasrımının optimizasyonu için daha önceden insan mühendisliği ve endüstriyel tasarım konularında başarıları olan bir şirket ile anlaşma yapılabilir. | TED | (ضحك) إشراك شركة لديها نجاحات سابقة لهندسة العوامل البشرية والتصميم الصناعي لتحسين تصميم جهاز TMS المحمول الأول الذي سيتم بيعه للمرضى الذين يعانون من الصداع النصفي. |