Bilgisayarından küçük çocukların çıplak fotograflarını satıyormuş. | Open Subtitles | يبيع الصور الإباحية للأطفال الصغار على حاسوبه |
... teröristlere sizlerin nerede olduğu hakkında bilgi satıyormuş. | Open Subtitles | انه يبيع معلومات عن الارهابيون و نحن لا نعرف من اين ياتينا بها |
Alman bir kasap seyyar arabasıyla "dachshund sausages" ismini verdiği şeyleri satıyormuş. | Open Subtitles | جزار ألماني كان يبيع ما يسمى السجق الهولندي من عربته القديمة |
Hey, arkadaş, duyduğuma göre annen sokakta kendini satıyormuş. | Open Subtitles | انت ياصديقي , اسمع بأن والدتك تبيع في الشارع |
Pleasant Green Klinik, kendi hastalarına sahte ilaçlar satıyormuş. | Open Subtitles | كانت العيادة الخضراء تبيع الأدوية المزيفة لمرضاها |
Oyunları ortalama 129 dolardan alıyormuş ama açık arttırmada yarı fiyatına satıyormuş. | Open Subtitles | كان يشتري اللعبه بمتوسط سعر 129$. ولكن يبيعها بنصف السعر في المزاد. |
Tutukladığın dondurmacı hap mı satıyormuş? Uyuşturucu yani? | Open Subtitles | بائع الآيس كريم الذي اعتقلتموه كان يبيع المخدرات صحيح ؟ |
Annesi bir öğretmen, babası da araba satıyormuş. | Open Subtitles | وامه مدرسة ووالده يبيع السيارات المستعملة |
Adam on yıldır bu arabayla dondurma satıyormuş. | Open Subtitles | كان هذا الرجل يبيع المثلجات من شاحنته خلال العشرة سنوات الماضية |
Darlene'den aldığı kimlikleri kara borsada satıyormuş. | Open Subtitles | إنّه وسيط يبيع الهويّات في السوق السوداء |
Her türlü uyuşturucuyu satıyormuş. | Open Subtitles | لقد كان يبيع المخدرات و اشياء من هذا القبيل |
Kullanılmış parçaları yeni gibi satıyormuş. | Open Subtitles | كان يبيع قطع مستخدمة عأساس أنها جديدة |
Şişesi 50 dolardan su satıyormuş. | Open Subtitles | كان يبيع زجاجة الماء ب50 دولار |
En iyi malı o satıyormuş. | Open Subtitles | إنّه يبيع أجود المخدّرات في هذه الأرجاء |
İlk maktul Barter Party'de ne satıyormuş dedin? | Open Subtitles | ماذا قلت أن الضحيّة كانت تبيع على موقع المقايضة؟ |
Brennan, kurbanın ölmeden önce çiftçi pazarında kendi elma püresini satıyormuş. | Open Subtitles | لقد قالت أنها كانت ذاهبة لسوق الخضار تبيع عصارتها صباحاً قبل موتها |
Şimdi ise yumurta satıyormuş ve hali vakti iyiymiş. | Open Subtitles | الان هي تبيع البيض وحالها أفضل |
Mücevherlerini satıyormuş ya da satmaya çalışıyormuş. | Open Subtitles | ... لقد كانت تبيع مجوهراتها , أو كانت تحاول فعل ذلك , لقد كانت في |
Patronunun Viking temalı birasını satıyormuş. | Open Subtitles | كانت تبيع بيرة شعار " الفايكنغ " لمديرها |
Evet sonrasında o kartları arkadaşlarına satıyormuş böylece sınırlı baskı sneakers alabiliyorlarmış. | Open Subtitles | كان يبيعها لأصدقائه حتى يتمكّنوا من شراء أحذية رياضيّة محدودة. |
Sonra bu titizlikle üretilmiş kimlikleri alıp dünyanın en tehlikeli suçlularına satıyormuş. | Open Subtitles | ومن ثم يأخذ تلك الهويات المُزيفة بدقة ويبيعها لأكثر مُجرمين العالم خطورة |
Eşya toplayan bir kuş türü. Adam da nadir şeyleri toplayıp satıyormuş. | Open Subtitles | ذلك طائر يكتنز الأشياء، ومنه أتى اللقب لأنه يجمّع ويبيع نوادِر الأغراض. |
Evet. Çocuklara marihuana ve hap satıyormuş. | Open Subtitles | أجل , يقوم ببيع الماريغوانا و العقاقير للأطفال |