Dört yılın sonunda, nihayet, hemşirelerin kek sepetine saldırmakta kendimi özgür hissediyorum. | Open Subtitles | بعد مضي أربع سنوات هنا بدأت أتقبل مساعدة في سلة كعك الممرضات |
Her neyse, uzun lafın kısası erkek arkadaşım ve ben açık açık konuştuk ve kıyafetlerini bundan sonra çamaşır sepetine koymayı kabul etti. | Open Subtitles | على كل حال، لإختصار القصه تحدثت أنا وحبيبي من قلبٍ لقلب و لقد وافق على أن يضع ملابسه في سلة من الأن فصاعداً |
ve onu fazla oyalanmadan uzay gemisine geri götürmeye karar verirler. Onu bir bisiklet sepetine atıp pedallara asılırlar. | TED | قرروا أن يعيدوه إلى سفينته الفضائية سريعا قدر الإمكان، و وضعوه في سلة دراجة هوائية، وانطلقوا بعيدا. |
Henry Gale balonun sepetine asiliydi. Boynu kirilmisti. | Open Subtitles | كان هنري جايل يتدلى من السلة و عنقه محطم |
Moses, Hadi git, sepetine dön. | Open Subtitles | "موسيز". اذهب الى سلتك, اذهب! |
Aa, Ray'in giysileri yataktan çamaşır sepetine uçmuş. Sahiden işe yarıyor. | Open Subtitles | انظري ملابس راي طارت عن الفراش إلى سلة الغسيل مباشرة إنه دواء جيد |
Dün akşam giyilen don daima çamaşır sepetine atılacak. | Open Subtitles | ثانيا تذكرى من وضع ملابس الأمس فى سلة الغسيل |
Bir gün kafam atacak şeftali sepetine başlayacağım. | Open Subtitles | سأخرج كرة من سلة الخوخ خاصتك في أحد الأيام |
Böylece Hilary Faye'in senin Paskalya sepetine girmeye çalışmasını mı izleyebiliriz? | Open Subtitles | اذن نحن يمكن أن نراقب هيلاري فاي وهي تحاول الدخول في سلة عيد فصحك؟ |
Çöp sepetine atmış. Bunu yaptığına inanamıyorum... | Open Subtitles | ـ لقد ألقاها في سلة المهملات ـ لا يمكنني تصديق ذلك |
Şimdi gerçek bir şeftali sepetine benzeyen bir şeyleri var ve yeni gelin gibi asılıp duruyorlar. | Open Subtitles | والآن لديهم واحدة تشبه سلة الخوخ القديمة وهم متمسّكون بها وكأنها حلمة ثدي |
Kasabın bisikletinin sepetine oturtur, benimle gezdirirdim, | Open Subtitles | كنت أضعه داخل سلة الدراجة وأنطلق به في الجوار |
Donunu çamaşır sepetine fırlattığında asla içine sokamıyorsun zaten! | Open Subtitles | أنت دائماً تخفق عندما ترمي سروالك داخل سلة الملابس المتسخة |
Babam bir keresinde araba oturağını unutup seni çamaşır sepetine bağlamıştı. | Open Subtitles | أبي نسي مرة مقعدك للسيارة و وضعك في سلة الغسيل |
Androstadienone kokusunu alma yetisi, özellikle insanlar için artık daha fazla yararlı değildir, bu yüzden evrimin çöp sepetine terk edilmesinde bir mahzur yoktur. | Open Subtitles | المقدرة على شم الأندروستادينون لم يعد مهماً للبشر لذلك أصبح من الممكن التخلص منها في سلة مهملات التطور |
Oradaki romantik hediye sepetine $300 harcadım ama baban çoktan banyo boncukları hariç her şeyi sildi süpürdü. | Open Subtitles | لقد انفقتُ 300 دولار علي سلة الهدايا الرومانسية و تناول والدك كل شئ بها ، ماعدا خرز الإستحمام |
O yumurtaları sepetine geri koymalısın, dostum. | Open Subtitles | يا الهي يجب أن أعيد البيضات في السلة مره أخرى |
Evet, giysi sepetine. | Open Subtitles | حسنا تلك السلة. |
Moses, Hadi git, sepetine dön. | Open Subtitles | "موسيز". اذهب الى سلتك, اذهب! |
- İnsanların sepetine bir şeyler koyuyorsun. | Open Subtitles | يعني أن توصلي أشياء إلى الناس في سلّةٍ صغيرة. |
Bütün evi uyandırmadan sepetine koy. | Open Subtitles | ضعه فى صندوقه قبل ان يوقظ باقى المنزل |
- Motosiklet sepetine sen geç. - Motosiklet sepetine sen geç. | Open Subtitles | اركب في طرف السيارة - اركب في طرف السيارة - |