Nesiller boyu insanları mor yapraklı bezelye ve yeşilliklerle ve sevgiyle besledi. | TED | لقد غذت الحب لجيل من الناس مع البزلاء الخضراء و الأرجوانية. |
DW: Ayrıca, sevgiyle ilgili olarak fotoğrafçılar, fotoğraf çekerken sevgiyi ararlar. | TED | ديبورا: وأيضاً، الفكرة حول الحب، المصورون، هم يبحثون عن الحب عندما يصنعون صورهم. |
herşeyi sevgiyle yapıyordu.Tabi ki bu bana kesinlikle ilham olmuştu. | Open Subtitles | يبدو بأنها تقوم بكل شئ بالحب وهذا مفهوم بعيد عني |
Birbirimize saygı duyup eşit olarak birlikte, sevgiyle yaşayabiliriz. | Open Subtitles | كنظائركم نحترم بعضنا البعض و نعيش سوية بالحب |
Kim olduğumuzun çok yakından bir parçası olduğu için ömrü dolmuş insan formuna sevgiyle bakmak nasıl olurdu? | TED | ما من شأنه أن يكون مثل النظر في شكل الإنسان المنتهي الصلاحية بحب لأنه بشكل وثيق جدا جزء منا نحن جميعا؟ |
Seni sevgiyle örtmeye gelir, çünkü o senin gerçek etindir. | Open Subtitles | إنّها آتية لتُغطّيك مع الحب لأنّها تكون جسدك الحقيقي |
Partiler, arkadaşlar, hatta sevgiyle dolu hayaller. | Open Subtitles | خيالات عن حياة مليئة بالرقص الأصدقاء وربما حتى الحب |
La Bohem'i dinleriz ya da, Rüzgarlı Bayır'ı okuruz, ya da Kazablanka'yı izleriz içimiz sevgiyle dolar. | Open Subtitles | وعندما نستمع إلى لا بهيم أو توراندوت أو نقرأ مرتفعات ويذرنج أو نشاهد كازابلانكا. القليل من هذا الحب يعيش بداخلنا أيضا |
Bu şekilde yapmamız gerek. sevgiyle, husumetle değil. | Open Subtitles | ويجب علينا التعامل معها على هذا النحو ، ولكن مع الحب ، وليس مع العداء. |
Uzun zaman önce, nefret döngüsünün sona ermek zorunda olduğunu... ve bunu sona erdirmenin tek yolun sevgiyle olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | وكيف أتأكد أنكِ هي؟ منذ وقتٍ طويلٍ مضى، أنتِ أخبرتِني أن دائرة الكراهية يجب أن تنتهي والسبيل الوحيد لإنهائها هو الحب |
Bu değişiklik sevgiyle olacak, öldürerek değil. Söylediğim bu. İkisi de tehlikeli. | Open Subtitles | كل ما أقول أن التغيير سيأتى بالحب لا بالقتل |
"'Yüreğim sevgiyle dolu. Sanki boyum 1,5 metre."' | Open Subtitles | قلبي ملئ بالحب اشعر انني لدي 5 اقدام طويله |
Başka insanların hayatı boyunca tadamayacağı sevgiyle. | Open Subtitles | بالحب الأكثر بكثير مما يعرف الناس طوال حياتهم |
Genç kızlar bunun sevgiyle yapılması gereken bir şey olduğunu düşünmeli. | Open Subtitles | الفتيات الصغيرات يظنون أن هذا ما يسمى بالحب |
Ama size söylemek istiyorum, bu çocuklar birbirlerine sevgiyle bağlılar. | Open Subtitles | لكن سوف أخبركِ باأن هؤلاء الأطفال كانوا معدين بالحب |
o benim mutlulugum o benim sevgilim... gülerek, sevgiyle bakan, benim "Deewana" adlim | Open Subtitles | هذه قسمتي و هذا حبي تضحك بحب و تسميني المجنون |
Sen, 10 yıl bana sevgiyle baktın mı? | Open Subtitles | أنتِ لم تنظري إليّ أبداً بحب طوال العشر سنوات |
Bunu tüm seksi ve iri kadınlara adıyoruz ve bunu sevgiyle söylüyorum. | Open Subtitles | الجمال هو المقاس الذي يلائم الجميع سنهدي هذا إلى البدينات المثيرات و أقول هذا بمحبة , مستعد |
Tanrım bizi birlikte tuttuğun, ruhlarımızı sevgiyle doldurduğun ve rızkımızı verdiğin için şükürler olsun. | Open Subtitles | شكرا يا الله لإبقائنا سوية لملئنا بالحبّ ولإعطائنا وجبة الطعام هذه |
Babamın dediğine göre, doğduğumda bir yıldızmışım yüzümü, kalbinden gelen öylesine büyük bir sevgiyle öpmüş ki böyle bir iz kalmış Bu nedenle kalp şeklinde. | Open Subtitles | لقد كنت نجمة، لقد كان يحدثني عن ولادتي. كان يقبّل وجهي بكثيراً من الحبّ بقلبه... هذا ترك علامة، أتعلم؟ |
Söyledim... ondan... bazen büyük bir sevgiyle bahsettiğini. | Open Subtitles | لقد أخبرتها أنّك.. من فترة لأخرى تتكلّم عنها بعاطفة عارمة |
Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor. | Open Subtitles | يهتمون به، و يعتنون به بحنان... يجلبون زهوراً كل فترة، و يوقدون مصباحاً أمامه. |
sevgiyle sarılmış uyurlarken lavlara yakalanmış bedenler hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر الأجساد لازالوا بوضعية النوم ويحتضنون بعضهم بعضا بمودة |
Her birinizi eşit ve vazgeçilmez bir sevgiyle seviyorum. | Open Subtitles | وأحمل حباً متساوِ وخالد لكم جميعكم.. |
Sevgilim kendi kararını veremeyecek kadar pısırık, ve bunu içimdeki bütün sevgiyle söylüyorum. | Open Subtitles | إن حبيبي جبانٌ جداً على أن يتّخذ القرارَ بنفسه وأنا أقول ذلك بكلّ محبّة |
Eğer 10 dakika içinde dönmezsem, her şey yolundaymış gibi sürmeye devam et harekat bürosunu ara ve beni sevgiyle an. | Open Subtitles | لو لم أعد خلال 10 دقائق فابتعد وكأن شيئاً لم يحصل إتصل بغرفة العمليّات وتذكروني باعتزاز |
Ama bu küçük ayrıntıyı Damon'dan sakladım ki güzel bir evde sevgiyle ve güvenle yaşayabilsin. | Open Subtitles | لكنّي أخفيت هذا التفصيل البسيط عن (دايمُن) لكيّ تحيا حياةً حسنة في بيت لطيف آنست فيه الأمان والحبّ. |
İnsanlar mutluydu. Bir yabancı sevgiyle karşılanıyordu. | Open Subtitles | الناس كَانوا سعداء، ورحبوا بالغريب بود وحب. |
Senin suçlamaların yüzünden sevgiyle tutunduğumuz kutsal güven bağı kırıldı. | Open Subtitles | بسبب اتهاماتك لقد كسرنا الرباط المقدس من الثقة الذي نعتز به جدا |