Tüm bu sistemlerdeki ortak nokta merkezi bir kontrole sahip olmayışları. | TED | الشيء المشترك بين هذه الأنظمة أنه لا يوجد تحكم رئيسي. |
Çünkü önleyebileceğimiz gereksiz her tutuklama bir aileyi bu sistemlerdeki dehşet verici yolculuktan korur. | TED | لأن كل اعتقال غير لازم يمكننا وقفه، يمكنه إنقاذ عائلة من خوض تلك التجربة المرعبة لهذه الأنظمة. |
Çünkü o sistemlerdeki radyoaktif madde oranını bilmeniz gerekir. | TED | لأنه عليك معرفة مقدار العناصر المشعة الموجودة في هذه الأنظمة. |
Karmaşık sistemlerdeki tahmin edilemezlikle ilgilenir. | Open Subtitles | إنها تتعاطى بكل بساطة بعدم إمكانية التنبؤ فى الأنظمة المعقدة |
Yaşayan sistemlerdeki kalıpları haritalayabilir, bizi uğraştıran hastalıkların üstesinden gelebiliriz. | TED | يمكننا أن نعين الأنماط التي تحدث في الأنظمة الحية، ونعرف كيف نتغلب على الأمراض التي تصيبنا . |
Fakat bu değişim bizim kontrolümüzü ve yönetim örneklemimizi temelden değiştiriyor, şimdiki doğrusal, emir-komuta zihniyetinden, verimlilik ve optimizasyona odaklı yaklaşımdan, çok daha esnek, çok daha uyum sağlayabilen bir yaklaşıma doğru değişiyor. Bu yaklaşım ki hem sosyal hem de çevresel sistemlerdeki ihtiyaç fazlasını fark edebilmemiz, küresel değişimin çalkantılı devriyle başedebilmemizde anahtar niteliğini taşıyor. | TED | و لكن هذا سيغير تماما طريقة حُكم و إدارة الأمور، من التيار الحالي أحادي التفكير، ذو نهج الأمر و السيطرة، لنقوم بتحسينه و رفع كفائته نحو إتجاه أكثر مرونة بكثير، أكثر تأقلماً بكثير، حيث نُدرك أن الوفرة سواء، في الأنظمة الإجتماعية أو البيئية، تُعد أساسية لنتمكن من التعامل مع عصر التغيرات العالمية المضطرب هذا. |