siyahlar ve beyazlar arasındki çifte standartlar devam ediyor kardeşim. | Open Subtitles | البيض والسود لايعاملون بعضهم البعض ،بمساواة يا أخي |
Güneyde, siyahlar ve beyazlar aynı araca binmezdi. | Open Subtitles | "في الجنوب, البيض والسود لا يركبون في نفس السيارة" |
ve siyahlar ve beyazlar daha yeni havuza birlikte girmeye başlamışlardı. | Open Subtitles | والسود والبيض بدأو يسبحون معاً |
O günlerde, ben sizin yaşınızdayken, siyahlar ve beyazlar bu oyunu birlikte oynayamazlardı. | Open Subtitles | و بالعودة لتلك الأيام عندما كنت فى عمركم البيض و السود لم يكونوا مسموحاً لهم بلعب تلك اللعبة معاً |
Gün gelecek ki siyahlar ve beyazlar aynı kampüsü, aynı masayı ve aynı sınıfları paylaşacaklar. | Open Subtitles | الوقت سيأتي حين سيمشي البيض و السود في نفس الجامعة و سنتشارك نفس الصفوف |
1969'da Charles Manson, Tate ve LaBianca cinayetleriyle siyahlar ve beyazlar arasında ırk savaşı başlatmayı umup buna da Helter Skelter demişti. | Open Subtitles | في 1969 تشارلز مانسون نظم جرائم قتل تيتا لا بيانكا على امل ان يخلق حربا عرقية بين البيض و السود |
siyahlar ve beyazlar. | Open Subtitles | نحن البيض و السود. |
siyahlar ve beyazlar, doğru ve yanlış. | Open Subtitles | البيض و السود الصح و الخطأ |