sizin için değil, sizinle çalışacağım söylenmişti. | Open Subtitles | قيل لي كان هذا حوالي العمل معكم، - ليست لك. - نعم فعلا. |
Güzel bir parçaya benziyor. Ama sizin için değil. | Open Subtitles | قطعة صغيرة جميلة - لكن ليست لك - |
sizin için değil, partim için. | Open Subtitles | هذة ليست لك , انها لأجل حفلتى |
Bizim için, benim için çok geç olabilir ama sizin için değil. | Open Subtitles | قد يكون الوقت تأخر كثيراً بالنسبة لنا وبالنسبة لي لكن ليس بالنسبة لكم |
Warrant sizin için değil. | Open Subtitles | مذكرتي ليست لكم, دعنا نفهم بعضنا البعض |
Benim için. Muhtemelen sizin için değil. | Open Subtitles | هذا لي, ربما ليس لكم شباب. |
Zirveye ulaştığım yer. sizin için değil, | Open Subtitles | هذا حيث أكون كبيرا هذا ليس لأجلك |
Tatlım bunlar sizin için değil. | Open Subtitles | اوو حبي انها ليست لك |
Onlar sizin için değil. | Open Subtitles | هذه الأعشاب ليست لك. |
- sizin için değil. | Open Subtitles | الخام، حسنا. إنها ليست لك. |
Bu ilan sizin için değil. | Open Subtitles | تلك المهمة ليست لك |
Bu sizin için değil. | Open Subtitles | التي ليست لك. |
Onlar sizin için değil. | Open Subtitles | ليست لك |
Bence oldukça tuhaf bir yasa tasarısı, sadece sizin için değil, benim için de. | Open Subtitles | وهو تمثيل قانوني غير معتاد، كما أظن، ليس بالنسبة لكم جميعًا، لكن بالنسبة لي أيضًا. |
Bunlar sizin için değil... | Open Subtitles | -هذه ليست لكم |
Bu sizin için değil. | Open Subtitles | هذا ليس لكم يا أولاد |
Merhaba, burası sizin için değil. | Open Subtitles | مرحباً, هذا ليس لكم |
Hayır, bunlar sizin için değil. | Open Subtitles | كلا، هذا ليس لأجلك. |
Bunu Ben için yapıyorum, sizin için değil. | Open Subtitles | أنا سأفعلها لأجل (بن) ليس لأجلك |