Viet-Cong'lar için 937 tepesi stratejik bir bölgeydi. | Open Subtitles | بالنسبة للفيتكونغ, التلة 937 كانت نقطة استراتيجية |
Bence onun açısından etkileyici, stratejik bir hamle. | Open Subtitles | لذا اعتقد ، انها حركة استراتيجية مذهلة من قبلة. |
Çin ordusu şu noktaya stratejik bir üs kuracak. | Open Subtitles | سوف يقيم الجيش الصيني قاعدة استراتيجية هنا. |
Biraz yardım alıp, ön kapının dışına bir limonata tezgahı kurmuşlar, çok stratejik bir konum. | TED | مع بعض المساعد، وضعتا منصة عليها شراب الليمون والبسكويت خارج الباب الأمامي، في موقعٍ استراتيجي جدًا. |
İkinizin de stratejik bir ortak bulmayı düşünmenizi rica ederim | Open Subtitles | أريد من كلاكما النظر في التحالف مع شريك استراتيجي |
Hayır, ve üyelerimizin çok stratejik bir durum olmadıkça zaman yolculuğu yapmamasını sağlıyoruz. | Open Subtitles | لا، نحن نشجّع اعضائنا على تجنب السفر عبر الزمن الا في حالة السماح بذلك لاهداف استراتيجية |
Daha stratejik bir seçim şansınız yok mu? | Open Subtitles | أوه ، ألا تعتقد بأن هناك خيارات أكثر استراتيجية |
Korunmasız savunmak için çok fazla kaynak gerek ayrıca stratejik bir değeri de yok. | Open Subtitles | يتعرض. فهو يتطلب موارد كثيرة جدا للدفاع، وليس لها قيمة استراتيجية. |
Eğer devlet bu değer yaratma mekanizmasının baş oyuncularından biri olarak bu konu hakkında daha stratejik bir yolla düşünseydi çünkü biz bunun hakkında konuşuyoruz değil mi? | TED | لو تم التفكير في الدولة في هذا السياق بطريقة استراتيجية أكثر، كأحد اللاعبين الأساسيين في آلية خلق القيمة، لأن هذا ما نتحدث عنه، أليس كذلك؟ |
AzıIı kaçak Edwin Alonzo Boyd stratejik bir polis operasyonunda ele geçirildi. | Open Subtitles | الهارب سيء السمعة "إيدوين ألونزو بويد" تم القبض عليه خلال عملية استراتيجية للشرطة |
Bazen saklanmak stratejik bir gerekliliktir. | Open Subtitles | أحيانا الاختباء هو ضرورة استراتيجية |
Ben ve Harvard'dan Jay Vacanti onu ve enstitüsündeki yöneticileri görmeye gittik, bundan birkaç ay önce, gelecek yıl alacağı 27.5 milyar doların bir kısmını kullanmanın tam zamanı olduğuna ikna edebilmek ve stratejik bir şekilde bu şeylerin hastalara getiriliş süresini hızlandırmadan emin olmak için odaklanmaya ikna etmek için. | TED | ذهبت إليه مع جاي فاكنتي من جامعة هارفارد وعدد من مديري معهده لزيارته منذ عدة أشهر ولمحاولة إقناعه أننا نحتاج جزء صغير من ال27.5 مليار دولار الذي سيحصل عليها العام القادم وأخذ هذا الموضوع بطريقة استراتيجية للتأكد من أننا نستطيع تسريع وصول هذا العلاج للمرضى |
stratejik bir manevra. | Open Subtitles | إنها مناورة استراتيجية |
Büyükbaban stratejik bir amaçla Roma'dan güvenilir bir eş seçti. | Open Subtitles | جدك فضّل زوجة آمنة عن (روما) كمسألة استراتيجية |
stratejik bir hamle idi. | Open Subtitles | ! كانت خطوة استراتيجية |
Onun için stratejik bir zamanlama değil, sadece gelmesinin iptal olması. | Open Subtitles | ليس توقيت استراتيجي بهذا الجزء إنه فقط استعراض قديم |
Defiance ile stratejik bir müttefiklik anlaşması yapmak için görevlendirildim. | Open Subtitles | انا ُمُفَوّضه للتفاوض لتحالف استراتيجي مع ديفاينس |
İmparatorluğa karşı operasyonlar düzenleyen stratejik bir asker. | Open Subtitles | عسكري استراتيجي قام بقيادة وحدة العمليات إلى الحرب ضد الإمبراطورية |
Ve imparator tarafından oğlu için stratejik bir eş olarak seçilmişti. | Open Subtitles | و تم اختيارها من قبل الامبراطور كزوجة لولده لغرض استراتيجي |
Ve bunun gibi birçok örnek var. İklim değişikliği nadir ama en önemli küresel veya stratejik bir çatışma. | TED | وهناك الكثير من هذه المشكلات. لكن قضية المُناخ هي الأكثر ندرة لكنها الأكثر أهمية في نفس الوقت حيث أنها صراع عالمي أو استراتيجي |