Dedi ki, "suyun içinde bekleyen 10 bin kocan var. " | Open Subtitles | في القناة، قالت أن هناك 10 آلاف زوج ينتظرون في الماء |
Sonrasında bildiğim tek şey bu şekilde suyun içinde olduğum. | Open Subtitles | بعد ان أستيقظت وجدت نفسي في الماء و أبدو هكذا |
suyun içinde ilerledikçe besinler içeri girer ve böylece atık ürünler dışarı çıkar. | TED | يتحرك في الماء كي يدخل الطعام كما تخرج المخلفات. |
suyun içinde kalanları vuracaklar! ateş açmak için izin istiyorum. | Open Subtitles | سيقتلونهم فى الماء , أطلب السماح بالإشتباك |
Gördüğünüz gibi su kahverengi, çamur ve petrol kahverengi ve hepsi birleştiğinde suyun içinde ne olduğunu görmek gerçekten çok zor. | TED | كما يمكنك رؤية اللون البني لكل من الماء والطين والنفط، لذا عندما تمتزج معا، يُصبح من الصعب رؤية ما يوجد بالماء. |
suyun içinde bu üç saatte çok şey öğrendik. | TED | لقد تعلمنا كثيرا خلال ثلاث ساعات فقط هناك في الماء. |
Nehre yaklaştım bir ağacın önünde suyun içinde gördüğüm şey, bana doğru gelen altı motorsiklet farı gibiydi. | Open Subtitles | وبينما أقترب من النهر. كان أمام الشجرة. في الماء. |
Dün 24 saatlik nöbetim vardı, hem de, dört saatlik aşımla, ve 60 santim suyun içinde. | Open Subtitles | كانت لدي نوبة حراسة أمس لمدة 24 ساعة، مع أربع ساعات إضافية، قضيتها وكأن قدماي في الماء. |
Buz çekirdeğinden aldığım suyun içinde yüksek oranda amonyak buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت نسبة عالية من الامونيا في الماء في داخل الثلج |
Mesquite'nin sırrı onları 10 dakika boyunca suyun içinde tutmaktır. | Open Subtitles | و سر المسكيت هو أن تنقعه في الماء لمدة 10 دقائق |
Hades yeraltı ülkesi yani ölüler tanrısıdır) ...boğazına kadar suyun içinde kalmaya mahkumdu, ama suyu içmeye kalkınca su çekiliyordu. | Open Subtitles | وأجبر على الوقوف في الماء الذى ينحسر عنه كلما أراد أن يشرب |
İki bacağın da suyun içinde olsaydı hiçbir şey hissetmeyecektin. | Open Subtitles | في الواقع لو كانت قدماكِ في الماء معاً لما عُدتِ تشعرين بشيء |
Evet, garip ve şapşallar ama suyun içinde çok güzeller. | Open Subtitles | نعم يبدون حمقاء وغبياء لكن في الماء يصبحون في غاية الجمال |
Evet, garip ve şapşallar ama suyun içinde çok güzeller. | Open Subtitles | نعم يبدون حمقاء واغبياء لكن في الماء يصبحون في غاية الجمال |
Bir baktım ki adam suyun içinde. | Open Subtitles | حسنا ، الشئ الآخر الذي اعرفه ، أنه أصبح في الماء |
Şu an kimse izlemeseydi, sen sadece suyun içinde oturuyor olacaktın. | Open Subtitles | ، تعلم لو أن أحدا لا يشاهد الآن كنت ستجلس في الماء فقط |
Şu an kimse izlemeseydi, sen sadece suyun içinde oturuyor olacaktın. | Open Subtitles | تعلم لو أن أحدا لا يشاهد الآن كنت ستجلس في الماء فقط |
Bana kalan birtek sen varsın. suyun içinde çalışmanı istemiyorum. | Open Subtitles | انتم كل شئ تبقى لى ,انا لا اريد وانتم تعملون فى الماء |
Aşağıdaki suyun içinde kuluçkadan çıkan böcekler yukarıya, bu küçük ışıklara doğru uçarlar. | Open Subtitles | الحشرات التي تفقس بالماء بالأسفل تطير نحو هذه الأضواء الدّقيقة. |
Buhar kabarcıkları suyun içinde şekillenir, sonra yayılarak sıvıyı gaza çevirir. | TED | تتشكل فقاعات من البخار داخل الماء, و من ثم تتمدد, محولة السائل الى غاز. |
Bu çatal ve bu tabak kirli, ve suyun içinde de bir şey var. | Open Subtitles | هذه الشوكةِ وهذا الصحنِ قذر، وهناك شيء في الماءِ. |
Fok yavruları yüzebilecek kadar büyürler ve suyun içinde ortadan kaybolurlar. | Open Subtitles | صغار الفقمات كبرت لتُجيد السباحة و تتوارى عن الأنظار في المياه |
- suyun içinde zaten. | Open Subtitles | لا يمكنها التنفس |