tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor. | TED | قد يبدو لكم أنه من الصعب اقناع المستهلك بأن يفعل الشيء الصحيح. |
Bunun anlamı firmalar eğer beklenen iyi fiyatları veya hizmeti sağlamaz ise tüketicilerin başka bir yere gideceğini bilmesidir. | TED | هذا يعني أن الشركات إن لم تقدم اسعاراً جيدة أو قدمت خدمات أقل من المتوقع سوف يتجه المستهلك لشركة أخرى |
Fikir oldukça basit: tüketicilerin endişelenmeyi bırakıp harekete geçmeye başlaması. | TED | والفكرة بسيطة جدا وهي بان المستهلك تحول من حالة القلق إلى حالة البحث عن حل |
tüketicilerin, diğer insanlara karşı yükümlülükleri, sorumlulukları ve görevleri yoktur. | TED | المستهلكين لم يكن لديك التزامات ومسؤوليات وواجبات لإخوانهم من بني البشر. |
Ama biliyor musunuz, bu tüketicilerin yarısı 2000 Amerikan dolarının altında maaş alıyorlar. | TED | لكن يمكنكم معرفة أن نصف هؤلاء المستهلكين يكسبون رواتب أقل من 2000 دولار امريكي. |
Ekonomimiz 2000'den 2007'ye devasa fazla-kredi çeken tüketicilerin sırtında büyüdü. | TED | نما اقتصادنا من 2000 إلى 2007 على خلفية أن المستهلكين يتسلفون على نطاق واسع. |
Fakat şöyle temel bir soru var: tüketicilerin sürdürülebilirlikle, sürdürülebilir ürünlerle ilgili bir seçimi olmalı mı? | TED | لكن هذا يطرح أسئلة محورية: هل ينبغي للمستهلكين أن يكون لهم الخيار حيال الإستدامة، حيال المنتجات المستدامة؟ |
Bunu anlamak için, ve bunun özellikle altını çiziyorum; bu durum tüketicilerin geri çekilmesi ile ilgili değil. Tüketici güç kazandı. | TED | ولكي نفهم هذه النقطة و التي سوف اركز عليها فإن ا لمسالة ليست في تراجع دور المستهلك بل ان المستهلك قد أصبح فعالا |
Size bu testin sonuçlarını göstermek istiyorum, çünkü tüketicilerin bakış açısını anlamak istedim. | TED | و أود فقط أن أعرض عليكم نتائج ذلك الإختبار، و ذلك لأني كنت أريد أن أفهم ردة فعل المستهلك. |
Öyle, tüketicilerin ne istediğini hiç bilmiyorum ve bunu öğrenmeye çalışmaktan bıktım usandım. | Open Subtitles | اجل, ليست لدي اي فكرة عن ما يريده المستهلك لقد مرضت وتعبتك لمعرفة هذا |
Esasında bu ironiktir çünkü dediklerine göre siz, tüketicilerin sağduyusu olmalıdır zararlı bir şey tükettiğinizi bileceksiniz der. | Open Subtitles | لأن ما يقولونه هو، أنت المستهلك عليك أن تمتلك إدراكاً لتعلَم أن طعامنا ضارٌ لك. |
Tüketici markalarına "Ürünlerinizin tüm faydalarının reklamını yapabilirsiniz", sivil topluma "yaptığınız iyiliklerin reklamı olamaz" derseniz tüketicilerin dolarlarının nereye akacağını sanıyorsunuz? | TED | و اذا قلنا للعلامات التجارية المستهلكة: يمكنك ان تدعي عن كل فوائد منتجك لكننا نقول لأعمال الخير: لا يمكنك ان تسوقي عن كل الاشياء الجيدة التي تعملينها الى اين ستذهب نقود المستهلك |
İzlenebilirlik deniz ürünlerinin gemiden karaya gelişinde tüketicilerin bu su ürünlerinin nereden geldiğini anlayabildiğini takip etmenin bir yolu. | TED | نظام التتبع هو طريقة تعتمدها صناعة المأكولات البحرية وتعقبها من السفينة إلى الصحن، لتتأكد من أن يتمكن المستهلك من معرفة مصدر هذه المأكولات البحرية. |
Bu sebeple özgünlük yeni tüketici hassaslığı-- tüketicilerin kimlerden ve ne alacağını seçtiği yeni satınalma kriteri haline gelmiştir. | TED | والإصالة عندئذ تصبح حساسية المستهلك الجديد -- معايير الشراء التي عبرها سيختار المستهلك من الذي سيشتري منه، وماذا سيشترون. |
Yani basitçe, tüketicilerin zihninde yeni ürünler arzulayan bir yer kalmadı. | Open Subtitles | لأنه ببساطة لا يوجد مكان في عقول المستهلكين لوضع رغبات جديدة نحو منتجات جديدة |
tüketicilerin zihninde ürünlerinizin yaşayabileceği temiz bir yer açma vakti geldi. | Open Subtitles | لقد آن الأوان لتوظيف مساحة في عقول المستهلكين |
tüketicilerin GDO'lu gıdalar konusunda paranoyaklaşması bizim suçumuz değil. | Open Subtitles | ليس خطأنا أن المستهلكين مصابون بجنون الارتياب من الأطعمة المعدلة وراثياً. |
Zengin tüketicilerin yüzde 73'ü Kuzey Amerika ve Avrupa'dan başka yerlerde yaşıyor olacak. | TED | 73% بالمائة من المستهلكين الأغنياء سيعيشون خارج أمريكا الشمالية وأوروبا. |
Çin tüketicilerin pek çoğu orta veya orta üst hayat tarzına hâlâ çok yeniler, her şeyi satın almaya yönelik güçlü bir istek duyuyorlar; yeni ürünler, yeni hizmetler. | TED | فالعديد من المستهلكين الصينين ما زالوا جديدين على أسلوب حياة الطبقة المتوسطة والطبقة المتوسطة العليا، بوجود الرغبة العارمة لشراء كل ما هو جديد، منتجات جديدة وخدمات جديدة. |
Yaptığımız çalışmalarda tüketicilerin görsel malzemeden yazıya göre %80'e kadar daha fazla etkilendikleri görüldü. | Open Subtitles | عملنا الدراسات التي تظهر بأن المستهلكين يردون على أكثر من 80% إلى الصورة بدلاً من الكلمات. |
Şu anki işimin parçası,bölgesel tarım... ...gücünü kullanan her şehirde,kentsel büyüme üretiminin... ...milli bir markasını yaratarak,3,000 mil uzaklıktaki yeşil sebzelerin... ...transferini hızlandırmak, bölgesel... ...gıda düzeni ve kentsel tarımı kaynaştırmak için... ...altyapıyı oluşturmak... ...ve fakir çiftçiler tarafından işletilen,sadece... ...tüketicilerin bulunduğu,kapalı tarım... ...tesislerini çoğaltmaktır. | TED | جزء من عملي الآن فعلا هو وضع الأسس لدمج الزراعة الحضرية ونظم الأغذية الريفية للتعجيل بإنهاء 3 آلاف ميل بإنشاء علامة تجارية وطنية للمنتج مزروع حضريا في كل مدينة الذي يستخدم القوة المتزايدة الإقليمية ويضاعفها بمرافق زراعة داخل المباني، تملكها وتشغلها مزارعين صغيرين، فيها الآن فقط المستهلكين. |
Birkaç yıldır bazı şirketler tüketicilerin gerçek hayvan etinden ayırt edemeyeceği gerçeklikte bitkilerden et üretiyor ve birçok şirket ise doğrudan hücrelerden gerçek hayvan eti üretiyor. | TED | ومؤخرًا، تقوم بعض الشركات بإنتاج اللحوم من النباتات التي لا يمكن للمستهلكين تمييزها عن اللحوم الفعلية للحيوان، والأن، هناك العشرات من الشركات التي تربي اللحوم الفعلية للحيوان من الخلايا مباشرة. |