Duyduğum ve de şahsen inandığım bir hikayede Türkiye'deki günleri anlatılıyor. | Open Subtitles | قصه اخبرها لي بعض الفتيان.وهي التي اصدقها من ايامه في تركيا |
Sırbistan'daki havaalanını, Moskova, Paris arası hızlı tren hattını, Türkiye'deki gaz boru hatlarını, Makedonya'daki bir otoyol köprüsünü o destekliyor. | Open Subtitles | مطارات في صربيا، خط سكة حديد سريع بين موسكو وباريس وخطوط أنابيب غاز في تركيا ورسوم عبور الجسر في مقدونيا. |
Türkiye'deki dindar Müslümanlar, politik sistemi oy kullanarak değiştirebileceklerini gördüler. | TED | ووجد المحافظون الاسلاميون في تركيا ان التصويت هو الوسيلة الوحيدة للتغيير في تركيا |
1999'da, Türkiye'deki büyük depremde, yerel malzemeler kullanarak bir barınak oluşturmak için oraya gittim. | TED | وفي عام 1999، في تركيا حين حدث زلزال كبير، ذهبت إلى هناك و باستخدام المواد المحلية قمت ببناء مخيمات |
Küba'daki füzelerine karşı Türkiye'deki ABD füzeleri. | Open Subtitles | صواريخه في كوبا مقابل الصوراريخ الأمريكية في تركيا |
Kimse Türkiye'deki füzelerle ilgili anlaşmayı bilmiyordu. | Open Subtitles | فلم يكن أحد يعلم بالإتفاق الخاص بالصواريخ في تركيا |
Bir bilgisayar ağı virüsü, bu sabah, Türkiye'deki sunuculardan birinde harekete geçirilmiş. | Open Subtitles | فيروس الكتروني تم إطلاقه هذا الصباح من سيرفر في تركيا |
Bir bilgisayar ağı virüsü, bu sabah, Türkiye'deki sunuculardan birinde harekete geçirilmiş. | Open Subtitles | فيروس الكتروني تم إطلاقه هذا الصباح من سيرفر في تركيا |
Türkiye'deki dil engeliyle başa çıkabiliriz. | Open Subtitles | الحواجز اللغوية في تركيا يمكننا التعامل معها |
Diş hekimliği fakültesinde birinciydi ve Yusor ve Razan ile birlikte evsiz ve mültecilere özel yerel ve uluslararası kamu hizmeti projesinde yer alıyordu ve Türkiye'deki Suriyeli mülteciler için bir diş bakımı gezisi planlıyorlardı. | TED | كان في مقدمة زملائه في كلية طب الأسنان ومع يسر ورزان كان مشاركًا في خدمات المجتمع الخيرية دوليًا ومحليًا المقدمة للاجئين والمشردين بالإضافة لرحلة من أجل اللاجئين السوريين في تركيا |
Ve böyle diyorum çünkü Türkiye’deki sistem muteberdir. | TED | وأقول ذلك لأن النظام في تركيا مرموق. |
Coca-Cola su üzerinde çok çalıştı, fakat şu an Türkiye'deki yetiştiricilerle Avrupa'ya meyve suyu satmak için 17 yıllık kontratlar imzalıyorlar. Bunu da Avrupa pazarına yakın bir ürüne sahip olmak için yapıyorlar. | TED | كوكا كولا بدأوا في العمل على المياه، وهم الآن يدخلون في عقود تستمر لسبعة عشر عاما مع مزارعين في تركيا ليبيعوا العصار في أوروبا، وهم يفعلون هذا لأنهم يريدون أن يكون لديهم منتج أقرب للسوق الأوروبي. |
TÜRKİYE'DEKİ AŞIRI BARINAK KALABALIĞI | Open Subtitles | طائشة الاكتظاظ السكاني في تركيا |
Türkiye'deki bir arkeolojik kazıya kabul edildim yani tüm yaz Türkiye'deyim. | Open Subtitles | لقد تم قبولي في معسكر في تركيا ...لذا أنا ذاهبة إلى هناك هذا الصيف. |
Türkiye'deki füzeler gayet açık bir mesaj verdi. | Open Subtitles | الصواريخ في "تركيا" رسالة واضحة إن قررنا إطلاقها لن يكون لدى |
Geçen gün Türkiye'deki deprem hakkında.. | Open Subtitles | قرأت عنواناً طريفاً جداً في جريدة ساخرة عن الزلزال الذي حدث في "تركيا" |
Operasyonu, Türkiye'deki OÖHK ofisinden yöneteceğim. | Open Subtitles | سأكون المسؤول عن العملية من مكتبي هنا في "تركيا". |
Türkiye'deki İncirlik Hava Üssü'nde Amerikan nükleer silahı kalmayacak. | Open Subtitles | إزالة جميع الأسلحة النووية الأمريكية "من قاعدة انجرليك الجوية في "تركيا |
Türkiye'deki bir yan kuruluştan geliyorlar. Birini kontrol ettim. | Open Subtitles | sxg إنها من شركة تابعة لشركة في تركيا |
Dr. Jacobs, Türkiye'deki kuş gribi salgınında ön cephedeydiniz.* | Open Subtitles | (د.جايكبس ) انت كنت في الخطوط الاماميه في تركيا اثناء انتشار انفلونزا الطيور. |