| -Çocuk şimdi nasıl? Bağırsak tıkanıklığı. Şu anda izliyoruz. | Open Subtitles | انسداد بالأمعاء، إنها تحت الملاحظة ستكون بخير |
| Tıkanıklık gördüğümüz için alt idrar yolları tıkanıklığı teşhisi koyduk. | Open Subtitles | شخصنا انسداد في الجهاز البولي لأننا رأينا واحداً |
| Damar tıkanıklığı olabilir, restorana asteroit düşebilir. | Open Subtitles | إنسداد وبعدها إنفجار دموى أو كويكب يصطدم بالمطعم |
| Başka bir pıhtı atması ya da damar tıkanıklığı yaşayabilir. | Open Subtitles | من المحتمل أنه سيتعرض لجلطة آخرى أو إنسداد في الوعاء الدموي |
| tıkanıklığı taklit eden mikro-vasküler bir yatak da olabilir. | Open Subtitles | احضروا لي صينية الاوعية المجهرية و عدة الانسداد ايضا |
| Bu amputasyon dan kaynaklanan-- damar tıkanıklığı. | Open Subtitles | انها صمة دهنية -من البتر |
| Geçirdiği nöbet, bir damak tıkanıklığı ya da anevrizma geçirdiğini gösteriyor. | Open Subtitles | أترى ، أنا أعتقد أن النوبة التى حدثت لها تدل على أن عندها جلطة أو تمدد فى الأوعية الدموية |
| Kemiği kırılıp dışarı çıkmış, yüksek kemik iliği iltihabı ve ölümcül damar tıkanıklığı riski olan yaşlı bir adam için şaşırtıcı derecede istikrarlı. | Open Subtitles | بالنسبة لشخص كبير معه كسر مضاعف و احتمال عالٍ لإلتهاب العظام و\أو انسداد أوعيةٍ فتاك.. انه مستقر بشكل مفاجئ |
| Koroner atardamarlarınızdan birinde bulunan tıkanıklığı açmayı başardık ve röntgenlere göre de kalp kası hasarı beklediğimizden düşük. | Open Subtitles | تمكنّا من فتح انسداد بأحد شرايينك التاجية والأشعة المقطعية تظهر أن تضرر عضلة القلب أقل مما توقعناه |
| Her birinin ölümleri kayıtlara doğal ölüm olarak geçmiş. Kalp krizi, damar tıkanıklığı. Paraşütle serbest atlayış kazası. | Open Subtitles | . حددت أسباب وفاتهم على أنها طبيعية ، سكتة قلبية . انسداد في الوعاء الدموي ، حادث غوص |
| Evliliğimiz boyunca beni damar tıkanıklığı konusunda uyarırdın. | Open Subtitles | عندما كنا متزوجين، كنت دائما تحذرينى حول انسداد الشرايين |
| Arterin tıkanıklığı kısa süreli olmuş şişlik indikten sonra vücut fonksiyonlarının en azından bir kısmı geri gelecektir. | Open Subtitles | انسداد مؤقت للشريان عندما يزول التورم يجب تستعيد على الاقل بعضا من الوظائف |
| Ölüm nedeni safra kanalı tıkanıklığı sonucu sepsis. | Open Subtitles | و السبب في الموت هو تعفن الدم بالإضافة إلى انسداد القنوات الصفراوية |
| Bağırsak tıkanıklığı geçti sanıyordum. | Open Subtitles | اللعنة , لقد ظننتُ أن إنسداد أمعاءها قد إنتهى |
| Sandy'nin pulmoner tıkanıklığı var. | Open Subtitles | يالهى , ساندى لديها إنسداد رئوى |
| Sadece tıkanıklığı olabilir. | Open Subtitles | قد يكون لديه إنسداد |
| tıkanıklığı açmak için ilaç verebiliriz. | Open Subtitles | يمكنُنا إعطاؤه عقاقيرَ لعلاج الانسداد |
| Dolaşım sistemi hastalığına bağlı olarak özellikle, miyokardiyal damar tıkanıklığı solunum sistemi hastalıkları kronik akciğer hastalığı gibi astım, anfizem, ve kanser, özellikle akciğer kanseri, gırtlak ve dil kanserini sayabiliriz. | Open Subtitles | تتعلّق بأمراض الجهاز القلبي الوعائيّ، وخصوصاً، احتشاء عضلة القلب وأمراض الجهاز التنفّسي كمرض الانسداد الرئوي المزمن والربو والنفاخ الرئوي والسرطان، وبالتحديد، سرطان الرئة |
| Claire, basınçlandırmadan sonra damar tıkanıklığı olmasından korkuyor. | Open Subtitles | مع تخفيض الضغط ، كلير تخاف من أن تحصل لها جلطة |
| Ve sigortamın bunu karşılaması için damar tıkanıklığı gibi gösterebilir misin? | Open Subtitles | و هل يُمكنك تسجيلها كـعمليّة إستبدال صمام أبهري حتّى يغطّيها تأميني الطبي |
| Yanılıyorsak biz tıkanıklığı görmezden gelirken bağırsakları daha fazla yıpranabilir. | Open Subtitles | وإذا كنا مخطئين فقد تصاب أمعاءه بأذى أكبر بسبب تجاهلنا الإنسداد المعوي |
| Sonda yardımı ile tıkanıklığı temizleyeceğim. | Open Subtitles | عندما تكونٌ القنطرة في موضعها فسأعيدٌ توجيه التجلّط |
| Söylediğim gibi, senatörün parlamento tıkanıklığı reformu için çok zamanı var. | Open Subtitles | حَسناً، كما قلت، عضو مجلس الشيوخ عِنْدَهُ الكثير مِنْ الوقتِ لإصلاحِ المماطلة السياسيةِ. |