Jefferson-sal gündemi ekliyoruz ve ben Thomas Jefferson tarafından tasarlanmış bir evde yaşama ayrıcalığına eriştiğim Charlottesville'den geliyorum. | TED | نحن نضيف الطراز الجيفرسوني، وقد أتيت من مدينة شارلوتسفيل، حيث كان لي شرف السكن بمنزل صمم من قبل توماس جيفرسون. |
Geçmişte, bizim gördüğümüz fiziksel form onun özünü korumak için tasarlanmış bir güç kalkanıydı. | Open Subtitles | في الماضي كانت الهيئة الجسمية التي نراها كانت درع قوه صمم ليحتوى ذاته |
Yaratıcı tarafından bilinçli olarak tasarlanmış bir yaşam formunun değil mi? | Open Subtitles | لكن صمم بشكل ذكي من قبل خالق، أليس كذلك؟ |
İnsan silahlar yapmak için tasarlanmış bir serumdu. İnsan silahlar. | Open Subtitles | كان مصل تمّ تصميمه لصنع أسلحة بشريّة |
İnsan silahlar yapmak için tasarlanmış bir serumdu. | Open Subtitles | كان مصل تمّ تصميمه لصنع أسلحة بشريّة |
Bir kâhin tarafından 500 yıl önce tasarlanmış bir makine. | Open Subtitles | تلك الآلة التي صُممت منذ 500 عام بواسطة نبيّ ؟ |
Çocuğumuz sadece seni zenginlere daha iyi göstermesi için tasarlanmış bir süs, | Open Subtitles | ابننا و كأنه طفل مدلل مترف مصمم لجعلك تبدين أفضل في الشركة |
Bu tasarlanmış bir cinayetti ona merhamet gösterilmeyecek. | Open Subtitles | و كان هذا قتلاً مع سبق الإصرار و الترصد و لن تأخذنا بها أي رحمه |
4 yıl önce, düşman uçakların kontrolünü ele almak için tasarlanmış bir uydu fırlattık. | Open Subtitles | قبل أربع سنوات مضت, قمنا باطلاق قمر صناعي صمم للسيطرة على الاعداء |
Bu temel hakkın reddini gidermek için bu Çarşamba Kongre'ye söz konusu yasadışı engelleri ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir yasa göndereceğim. | Open Subtitles | لتصحيح مصادرة هذا الحق الأساسي، الأربعاء القادم، سأرسل إلى الكونجرس قانونًا صمم لإنهاء تلك العقبات القانونية. |
Sızmayı engellemek için tasarlanmış bir yere sızabilecek birine. | Open Subtitles | ثمة أحد يمكنه أن يخترق المكان الذي صمم لمنع التسلل. |
O yüzden geçen hafta sipariş edilen baskıyı giysinin tamamına basmak için tasarlanmış bir petri kabı yaptım. | TED | إذن في هذه الحالة في الأسبوع الماضي تحديداً، صممتُ صحناً مختبرياً "لفحص الجراثيم" صمم لينتج بصمة معينة على الثوب كله. |
Bu, duygusal tepki uyandırmak üzere tasarlanmış bir testtir. | Open Subtitles | هو اختبار صمم لأثارة الأستجابة العاطفيه |
Her takanı köle etmek için tasarlanmış bir kelepçe. | Open Subtitles | قيد صمم لاستعباد اي شخص يرتديه |
Kötü tasarlanmış bir uçak kaza yapar ve herkes hatayı görür, oysa algoritma kötü tasarlandığında zarar vermeye sessizce, uzun süre devam edebilir. | TED | وبينما الطائرة التي صُممت بطريقة سيئة تتحطم على الأرض ويراها الجميع، إلا أن الخوارزمية المصمّمة بطريقة سيئة يمكنُ أن تبقى لوقت طويل تعيث فسادًا في صمت. |
Gri, parlak, fitili kumaşlı, tel çizgi ütülü Calvin tarafından tasarlanmış bir pantolon. | Open Subtitles | واحد من السراويل الرمادية ، اللامعة ، القطنية صُممت من قبل رجل يدعى (كالفين) |
Sanki ona acımamız için tasarlanmış bir plan. Özellikle de senin. | Open Subtitles | يبدو تقريبا انه مصمم لتوليد التعاطف على وجه التحديد معك أنت. |
Orada bu adamlara karşı özel olarak tasarlanmış bir silah olabilir. | Open Subtitles | مصمم بشكل خاص لقتالهم لن يساعدنا هذا السلاح ضد أتباعهم |
Annem, oğlunun önceden tasarlanmış bir kundakçılık suçu işlemediği hakkında çokça açıklama yapmak zorunda kaldı. | TED | اضطرت والدتي حينها لسرد الشرح الوفير لما كنت اقوم به لكي تقنع الناس أن ابنها لم يرتكب إفتعال حريق بصورة متعمدة مع سبق الإصرار. |
Ama bir programcı arabaya gelecekte hissettiği koşulları göz önüne alarak aynı hareketi yapmasını emrederse, bu önceden tasarlanmış bir cinayete benzer. | TED | ولكن لو برمج المبرمج السيارة بإتخاذ نفس التصرف ظروف معينة قد تُفهم في المستقبل حسناً, قد يبدو هذا قتل عمد مع سبق الإصرار |