Bu lüks hayatın Tek açıklaması, radarlarla ilgili sırları vermiş olması olabilir. | Open Subtitles | التفسير الوحيد لهذه المعاملة الملكية أنه أعطاهم أسرار الرادار |
Biz tıpçılar için semptomlarının bir Tek açıklaması var. | Open Subtitles | توصل قومى الى أن التفسير الوحيد لتلك الأعراض. |
Tek açıklaması kitabı bir gecede bünyenine aldınız tabii ki bu imkansız. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هو أنّك هضمته في نظامك بطريقة ما خلال الليل؛ وهذا بالطبع شئ مستحيل |
Güçlendirilmiş Manticore kanı, Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | اعتقد ان منشطات دم مانتيكور هي التفسير الوحيد |
Koloniyi, ekibi ve yetkilileri rahatsız eden mantıksız davranışların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | إنه التفسير الوحيد للتصرفات الغير منطقية التي أبتليت بها المستعمرة والطاقم , والآن الضُّبَّاط |
Ama senin bundan haberin bile yok, çünkü bir şekilde o kadar zamandır buzun içindeydin. Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | بطريقة ما كنت بداخل الجبل طوال الوقت, هذا هو التفسير الوحيد. |
Hayatta kalmasının Tek açıklaması güçlerinin, onu bir telekinetik enerji kozası ile sarmalamış olması. | Open Subtitles | التفسير الوحيد لنجاة جين ان قواها قد غلفتها بدرع من الطاقة التحريكية عن بعد |
Bir mucize olması dışında, semptomların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | باستثناء معجزة، إنه التفسير الوحيد بالنسبة لأعراضها |
Bir mucize olması dışında, semptomların Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | باستثناء معجزة، إنه التفسير الوحيد بالنسبة لأعراضها |
Neden yaptı bilmiyorum ama Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لا أعلم لمَ قد يفعل، لكنّه التفسير الوحيد |
Hemde hiç değil. Onu ev aradı. Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لا بد ان المنزل اتصل بها انه التفسير الوحيد المنزل يريدها هنا |
Sonuç, biri buraya geldi ve onu öldürdü bütün her şeyin Tek açıklaması. | Open Subtitles | الاستنتاج، أن شخص ما اقتحم المكان هنا وقام بقتله هو التفسير الوحيد لجميع الحقائق |
Tek açıklaması, uzak bir yerde oluşması ve buraya taşınmış olmasıydı. | Open Subtitles | فالمكان حار جداً التفسير الوحيد لهذا هو إنها تشكلت في الخارج هناك وبعدها أنتقلت إلى هنا |
Bu doğru, sadece birkaç ay oldu ama o zamandan beri Tek açıklaması bu olmalı. | Open Subtitles | إنها الحقيقة وقد مرّ شهرين الآن لحد الآن يبدو أنه التفسير الوحيد |
Bunun Tek açıklaması bir şekilde uzay-zaman sürekliliğinin dışına çıkmış olmalıyız. | Open Subtitles | حسناً ، التفسير الوحيد لهذا أن نحن بطريقة ما خارج إستمرارية وقت الفضاء |
Nasıl olduğunu bilmiyorum, ama Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | ليس لدي فكرة بكيفية حدوث ذلك لكنهُ التفسير الوحيد لذلك |
Bunun Tek açıklaması da Val o kadar korkutucu bir şeyle yüzleşti ki bu onun kalbini durdurdu ve yüzü de son anda hissettiği ifadeyle kala kaldı yani dehşetle. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هُو أنّها واجهت شيئاً مُخيفاً للغاية، أوقف قلبها وجمّد وجهها في آخر تعبير خاضته، الذُعر. |
Bunun Tek açıklaması katile yakalandıktan sonra toplarla temas kurmuş olması. | Open Subtitles | هذا التفسير الوحيد لقد لامست الكرات بعد خطفها |
Asgard'a yardım getirmeye gitmiştir. Tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لابد أنه ذهب إلى أسغارد للمساعدة , التفسير الوحيد |
Ama eğer onu kimse kımıldatmadıysa, kan izlerinin Tek açıklaması ilk darbenin onu öldürmediği olur. | Open Subtitles | لكن إن لم يحركه أحد، فإن التفسير الوحيد لتناثر الدم ذلك هو تلك الضربة الأولى التي لم تقتله |