tek görgü tanığı olan kulüp bekçisi, saat 22'de vardığınızı söylüyor. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد الذي يمكنك أن تقدمه هو بواب النادي حين وصلت الساعة العاشرة |
1 yıl önce 2 tane liman idaresi polisini öldürdü ama beraat etti çünkü aleyhindeki tek görgü tanığı evinin dışında 6 el vurulmuş halde bulundu. | Open Subtitles | منذ عام, قتل اثنان من عناصر حفظ نظام المرفأ ونجا من الأمر لأن الشاهد الوحيد ضده قد اطلق النار عليه 6 مرات امام شقته |
Sonra... kimliğini saptayabilecek tek görgü tanığı öldürülüyor. | Open Subtitles | ثمّ، الشاهد الوحيد الذي يُمْكِنُ أَنْ ميّزْه مقتولُ. |
Yeni şüphelimiz bu ya da elimizdeki tek görgü tanığı. | Open Subtitles | إذا فهو إما متهم جديد أو شاهد العيان الوحيد الذي لدينا |
tek görgü tanığı kendisi ve uzak tutulması gerekiyor. | Open Subtitles | إنه شاهد العيان الوحيد ويجب أن يتم عزله. |
Lütfen bana, davamızdaki tek görgü tanığımızı öldürecek kadar, salak olduğumuzu düşündüğünü söyleme. | Open Subtitles | من فضلك لا تقولي لي بانك تعتقدين اننا أغبياء كفاية لقتل شاهد العيان الوحيد في محاكمتنا |
Anlaşılan bunu yaptığını gören tek görgü tanığını da öldürmeye kalkmış. | Open Subtitles | ويبدو أنه حاول أن يقتل الشاهدة الوحيدة التي رأت ما فعله |
Açıkçası Sayın Yargıç, Bay Saxon tek görgü tanığı değil. | Open Subtitles | في الواقع يا سيدتي القاضية، إن السيد ساكسون لم يكن الشاهد الوحيد |
Şu anda dışarıda birileri tek görgü tanığımızı ortadan kaldırmaya çalışıyor. | Open Subtitles | والآن يوجد هناك من يريد قتل الشاهد الوحيد لدينا |
Hâlâ hayatta olan tek görgü tanığı, senin baban, bunun böyle olduğundan emin değildi. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد الباقى على قيد الحياه وهو والدك لم يكن متأكدًا بأن الأمر قد حدث بهذا الشكل. |
Olayın tek görgü tanığı silahın beyaz bir ucu olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد قال أنه رأى رجلًا مع مسدس رأسه أبيض |
tek görgü tanığımız, okulda çalışıyordu. 204 00:09:34,623 -- 00:09:36,157 bu yüzden onunla başlayacağım. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد يعمل في المدرسة، |
tek görgü tanığı kız kardeşi Kennedy. | Open Subtitles | " الشاهد الوحيد لدينا أخته " كينيدي |
Sen öne çıkmak isteyen tek görgü tanığısın ve şimdi güvenilirliğin sorgulanacak. | Open Subtitles | أنت شاهد العيان الوحيد والآن سيتم التشكيك في مصداقيتك و |
-Neyse ki bu gerekmeyebilir. tek görgü tanığı Alzheimer hastası bir kadın. | Open Subtitles | شاهدة العيان الوحيد يعاني من الزهايمر |
tek görgü tanığı Bay Gladstone ama komşular bir sürü tuhaf ses duyduklarını söyledi. | Open Subtitles | السيد "غلادستون" هو شاهد العيان الوحيد. لكن الجيران قالوا بأنهم سمعوا الكثير من الأصوات الغريبة. |
Kevin Rayburn, tek görgü tanığı olduğunu iddia eden bir kardeş. | Open Subtitles | (كيفن رايبورن)، أخ يزعم أنه الشاهد العيان الوحيد |
Yani, Charlie Rossmore Porscha'nın hapishanede olmasına neden olan tek görgü tanığı onun kimseyi öldürdüğünü görmüş olamaz. | Open Subtitles | (إذاً، (تشارلي روسمور (شاهد العيان الوحيد الذي رأى (بورشا بينما ترتكب الجريمة المسجونة بسببها لم يستطع أن يراها تقتل أحداً |
Anladığım kadarıyla, tek görgü tanığı... uyuşturucu müptelasıymış. | Open Subtitles | حسناً , كما اعلم ان الشاهدة الوحيدة هي تتعاطى المخدرات |
yara almadan kurtuldu, ve şimdi öldürülen muhasebecinin hayatta kalan tek görgü tanığı o. | Open Subtitles | نجت من الموت بأعجوبة والآن هي الشاهدة الوحيدة في قضية قتلِ المحاسبَ |