Biliyorum berbat durumdayız, ama elimizdeki tek seçenek de bu gibi. | Open Subtitles | وأعلم بأننا نمزح، لكنه الآن سيصبح خيارنا الوحيد |
Bu da elimizdeki tek seçenek Oda'nın etrafındaki bölgeyi... bir kaç güvenlik muhafızıyla koruyabileceğiz demek. | Open Subtitles | خيارنا الوحيد هو حراسة القاعة و إحاطتها بحراس الأمن. |
Bu yüzden tek seçenek nükleer enerjiydi. | TED | لذا، كانت الطاقة النووية هي الخيار الوحيد |
Sol yakada bekleyen iki aslan olduğu için tek seçenek iki antilopun geçmesi. | TED | حسناً، بما أنه يوجد أسدان بالانتظار في الضفة اليسرى الخيار الوحيد سيكون بعبور اثنان من الحيوانات البرية |
Tanrım, en azından tek seçenek kaldı. Buradan sağ çıkabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل، يتبقى خيار واحد ربما سنخرج من هنا أحياء |
Teğmen, şunu anlamalısın ki böyle bir Polonya'da... sana kalan tek seçenek mücadele etmektir. | Open Subtitles | عليك أن تدرك أن لك ولآلاف الناس من أمثالك هناك خيار واحد فقط : |
Bu evde geri kalan tek seçenek... saf ve yaşlı bir kadının çene çalması, ki o da bir o kadar kötü. | Open Subtitles | -فى هذا البيت ، ان البديل الوحيد هو ثرثرة سيدة عجوز ضيقة الأفق -و الذى له نفس الوقع |
Biraz ugrasiya ihtiyaci olan bir uçak elimizdeki tek seçenek olabilir. | Open Subtitles | طائرة تحتاج بعض الاصلاحات ربما تكون خيارنا الوحيد هنا |
Kuralları biliyorsunuz. tek seçenek o olmadığı sürece korumaları veya polisleri vurmayız. | Open Subtitles | تعرفون القوانين، لا نطلق على الحراس أو الشرطيين إلا عندما يكون خيارنا الوحيد. |
Bu da İskoç muhafızları tek seçenek olarak bırakıyor. | Open Subtitles | ذلك يترك لنا الجنود الاسكتلنديين كـ خيارنا الوحيد |
Bizim vaktimiz yok ve sen elimizdeki tek seçenek olduğun için mi? | Open Subtitles | لإن الوقت ينفذ منا وأنتِ خيارنا الوحيد ؟ |
Bu yüzden bizim için tek seçenek buydu. | TED | لذلك كان الـفِـرار خيارنا الوحيد. |
Üst sağa bir nozul yerleştirdikten sonra çalışma şansı olan diğer tek seçenek alt soldur. | TED | بحال ثبتَّم أنبوب سحب في مفترق أعلى اليمين الخيار الوحيد المتبقي الذي لديه فرصة للعمل هو أدنى اليسار. |
Bazen özel bağlılıklar talep eden dinler ve uluslar var, fakat tek seçenek bu değil. | TED | لديك الديانات، ولديك الأمم التي تتطلب في بعض الأحيان الولاء الحصري. ولكن هذا ليس الخيار الوحيد. |
Bu noktada geriye kalan tek seçenek enfeksiyonun yayılmasını önlemek için bacağı ameliyatla kesip almak. | TED | إذن في هذه المرحلة، عادةً، الخيار الوحيد المتبقي هو بتر الساق لمنع الالتهاب من الانتشار أكثر. |
o zaman bu durumda tek seçenek var. | Open Subtitles | في تلك الحالة لم يعد لدينا إلا خيار واحد |
Pekâlâ bu bize tek seçenek bırakıyor. Bütün sistemleri kapatmalıyız. | Open Subtitles | بقي أمامنا خيار واحد إيقاف مؤقت شامل للأنظمة |
"Doğruluğu ispatlanabilir" ise yapılan davranışın tek seçenek olması demektir. | Open Subtitles | المبرر يعني أن الحدث كان البديل الوحيد |
O halde tek seçenek insan hatası. | Open Subtitles | الخطأ البشري هو الإحتمال الآخر... |
Hedge'in yakıt göstergesi boş olduğu için Etik'i karşıya uçuramayacak, yani tek seçenek bir köprü yapmak. | TED | لأن خزان الوقود الخاص بهيدج فارغ لا يمكنه أن يطير بإيثيك للعبور، إذًا الحل الوحيد هو صنع جسر للعبور. |
tek seçenek hasarı azaltmak. | Open Subtitles | الإختيار الوحيد هو الحد من الضرر |
"...bana sırtlarını dönmüşlerdi. "Geriye kalan tek seçenek tarafsız bir gözlemci bulup... | Open Subtitles | "كان خياري الوحيد إيجاد مراقب نزيه ليقصّ حكايتي |
O nedenle aslında tek seçenek var. | Open Subtitles | من أسوا ما يمكن ايجاده لذا يوجد حل واحد |